Zülfikar, Resûl-i Ekrem Efendimizin (ASM) Hz. Ali’ye (RA) verdiği meşhur çatal uçlu kılıç olup, ahir zamanın eşhas-ı mühimmesinden olan Mehdî’nin son savaşında bu kılıcı kullanacağı bazı kaynaklarda nakledilmiştir. (TDV İslam Ansiklopedisi)
Üstad Bediüzzaman Hazretleri ise, Risale-i Nur Külliyatından tanzim ettiği mühim bir eserine bu ismi vermiştir. Buna benzer tanzim edilmiş eserlere Külliyat içinde rastlanılmakta olup, bu risalelerin son kısımlarına Külliyat içinde neşredilmemiş bir kısım mektup ve risaleleri derç ettiği de anlaşılmaktadır. Asa-yı Musa, Tılsımlar, Nur Çeşmesi, Siracunnur gibi… Ve bu eser Yeni Asya Neşriyat olarak da 2017 yılında neşredilmiştir.
Üstad, Zülfikar Risalesi girişinde “Bu acib asırda ehl-i iman, Risale-i Nur’a ve ehl-i fen ve mektep muallimleri Asâ-yı Mûsa’ya şiddetle muhtaç oldukları gibi; hafızlar ve hocalar dahi Zülfikar’a şiddetle muhtaçtırlar” ifadesiyle bu mecmuanın ehemmiyetine dikkat çekmiş ve hususan diyanet sahasında hizmet görenlerin bu risaleye olan ihtiyaçlarını beyan etmiştir.
Zülfkarın girişinde “BU MECMUA, ÜÇ MAKAM VE BİR HÂTİMEDİR” yazılmış ve muhteva olarak, Onuncu Söz, On dokuzuncu Mektub ve Yirmi Beşinci Söz; Mu’cizat-ı Kur’aniye Risalesi ve Zeyillerinden bahsedilmiştir. Ve yine Üstadın ifadesiyle “..i’caz-ı Kur’ânî bahsindeki ekser ayetlerin medar-ı şüphe ve itiraz olmuş aynı yerlerde, i’cazın lem’aları ve Kur’ân’ın güzel nükteleri ispat edilmiş” denilmektedir.
Bediüzzaman hazretleri bu mecmuaya Zülfikar ismini vermekle, Hz. Ali (RA) iki tarafı keskin ve çatal uçlu kılıcına izafeten, hem felsefi materyalist akımlara cevap, hem de en temel akideden olan, öldükten sonra dirilme yani haşir, Peygamberimiz (ASM) ve Kur’an hakkındaki şüpheleri izale etmek maksadını takip ettiği müşahede edilmektedir. Üstadın Hafızlar ve Hocalara özellikle tavsiye etmesindeki gayesi, ahir zamanda yaşanacak inkılaplar ve gelecek hücumlar karşısında ehl-i dinin sarsılmadan rahatlıkla cevap verebilmeleri için, onların ve dahi ehl-i imanın eline keskin bir kılıç manasında delillerle ispat edilmiş hakikatleri vermektir.
Zülfikarı baştan sona okuduğumuzda dikkatimizi çeken bir kısım ilave bahislerin var olduğunu görmekteyiz. Hassaten “Üçüncü Makam- Mu’cizat-ı Kur’aniye Risalesi ve Zeyilleri” bölümünde mevcut neşredilen Külliyat içinde bulamadığımız risalelerin bu mecmuanın bu bölümünde neşredildiğini görmekteyiz. Sathi bir nazarla bakıldığında Yirmi Beşinci Söz ve Zeyilleri gibi anlaşılan “ÜÇÜNCÜ MAKAM’ın Dördüncü Zeyli” içinde; Yirmi Dokuzuncu Mektubun Sekizinci Kısmından ve Üstadımızın tabiriyle, “…huruf-u Kur’âniye ne kadar muntazam, esrarlı ve manalı olduğunu gösteren RUMUZAT-I SEMANİYE namındaki sekiz küçük risalelerden” kısımlarının derç edildiği görülecektir.
Mektubat Mecmuasında 29. Mektub Sekizinci Kısmın RUMUZAT-I SEMANİYE olduğu ifade edildikten sonra “ileride neşredileceği” notuyla mecmuaya dahil edilmeyen bu risalenin sekiz remzinden, “ikinci Remiz ve Mühim Bir Zeyli, Üçüncü Remiz, Beşinci Remiz, Altıncı Remiz, Sekizinci Remiz” kısımları Zülfikar’da neşredilmiştir.
Meraklılarına istifadeye medar olması temennisiyle, Üstadımızın Zülfikar hakkındaki başka bir tarifine inşallah diye yazımızı noktalayalım:
“Bu mecmua büyük bir bahçedir. Her adam her meselesini, her meyvesini elde edemez. Ne kadar bilse kârdır. Baştaki kısımdan herkes ve nısf-ı âhirden ehl-i ilim tam istifade edebilir. Bütününü bilemedim diye vazgeçme, TEKRAR İLE OKU.”