Kendisini gizleyenlerin, ne oldukları belli olmadığından onları mihenge vurarak araştırmak, tahkik etmek meslek ve meşrebimizin gereğidir.
Kendilerini gizleyerek imzalarını “Demokrat…” diye tanıtanlar belki de, “Ehl-i dünyanın hafiye ve ehl-i dalâletin propagandacıları”dırlar. (Bediüzzaman, Mektubat, s. 403)
Belki de Üstadımızın, “Kat’î haber aldım ki, üç aydan beri buradaki has kardeşleri birbirine karşı meşrep veya fikir ihtilâfıyla bir soğukluk vermek için üç adam tayin edilmiş. Hem metin Nurcuları usandırmakla sarsmak ve nazik ve tahammülsüzleri evhamlandırmak ve hizmet-i Nuriyeden vazgeçirmek” için (Bediüzzaman, Şuâlar, s. 430) çabalayanlardır.
Belki de, “Gizli düşmanlarımız iki plânı takip edip, biri beni ihanetlerle çürütmek, ikincisi mâbeynimize bir soğukluk vermek…” isteyenler veya tama yüzünden avlananlardır. (Bediüzzaman, Şuâlar, s. 444)
Belki de Üstadımızın, “Ehl-i dünya cepheyi değiştirdi. Zındıkanın desiseleriyle, bu havalide bizlere karşı perde altında maddî ve manevî tahşidatı başlamış; gayet dikkatle ve şeytancasına şakirtlerin hakikî kuvvetleri olan tesanüdü bozmaya çalışıyorlar…” dediği zihniyete mensup onlardır. (Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 113)
“Meşverette hüküm eksere göre verilir.” (Bediüzzaman, Münâzarât, s. 81)
Eğer siz, gerçekten demokrat iseniz, şahs-ı maneviye, meşverete ve kararlarına saygı göstermeniz, gerekmez mi?
O halde, ya cemaati bilmeyerek karalayarak “meşveret-i meşrûa”ya itiraz ediyorsunuz, ya “ifsat komitelerine” alet oluyorsunuz veya “ehl-i dünyanın hafiye ve propagandacılarına.”
Meşveretin hakikati, “Ekseriyet bir karar aldığında, diğerleri sanki kendi kararlarıymış gibi sahip çıkmalarını” gerektirir. Dolaylı olarak alınan kararlara itiraz etmek, “fitne, iftira, tezvirat”tan başka ne ile izah edilebilir?