Tek doğru yoktur. Gerçekler çok boyutludur. Nisbi, göreceli, izafi hakikatler çoktur. Problemler ve hastalıklar mizaçlara göre değişiktir. Öyle ise, farklı çözüm yolları da vardır.
Eğer, gerçeğin çok boyutluluğunu kavrayamazsak; tek noktaya hapsolur, yeteneklerimizi daraltırız. Yüz kapılı bir sarayın, doksan dokuzu kapalı olsa bile oraya girilir. Hepsi kapalı olsa dahi, açmanın yüzlerce alternatifi vardır.
Her meselenin bir değil, onlarca farklı çözüm şekli vardır. Tıpkı, bir hedefe çeşitli yollardan, değişik vasıtalarla gidilebildiği gibi. Meselâ iki adet “I” ile, çok çeşitli sonuçlar çıkarılabilir: II, V, L, T, X, =, +, x gibi, ilk bakışta tam 22 netice çıkarılabilir.1 Onun için “tek tip, tek düşünce, tek fikre” saplanmamalıdır. İmânın temel şartları hariç, gerçekler, ahlâki değerler, faziletlergöreceli/izâfidir. Yer, zaman, şart, imkân, coğrafya/iklime göre farklılık arzeder.2
Mevsimlerin değişmesiyle elbiseler, hastalıklara göre de ilaçlar ve tedavi metodları değişir. Su, beş çeşit yapıdaki hastaya göre, beş değişik hüküm alır. Birisine, hastalığına göre su ilâçtır. Susuz kalmış birisine tıbben ona su vermek farzdır. Diğer birisine, hastalığı için zehir gibi zarardır. Trafik kazası geçirmiş, ameliyattan yeni çıkmış veya yaralanmış, kanamaması olanlara su ve sulu gıdalar verilmez. Su, tıbben ona haramdır. Diğer birisine az zarar verir. Terli olanlara tıbben mekruhtur. Diğer birisine zararsız fayda verir. Tıbben ona sünnettir. Diğer birisine, ne zarardır, ne menfaattir; âfiyetle içsin; tıbben ona mübahtır. İşte hak burada çoğaldı. Beşi de haktır. Sen diyebilir misin ki, “Su yalnız ilâçtır, yalnız vâciptir, başka hükmü yoktur?”3
İmân/inançta bile tek yol yoktur. “Eş’âri ve Matüridi” gibi iki farklı mezhebin bulunması da bunun ispatıdır. Bu; hak/gerçek, doğru ve güzelin tek olmadığını, değişkenlik ve farklılık arzettiğini gösterir.
Bu olguyu hayatımızın her safhasına, işlerimizin her türüne uygularsak neler kazanırız?
Tek noktaya saplanmaz, alternatifler geliştiririz. İstidad (potansiyel halindeki yetenek) ve kabiliyetlerimizi geliştiririz. Tek boyutluluktan kurtuluruz. Gerçeklere ulaşırız. Hedefimize kısa zamanda varırız. Hem maddî, hem mânevî (fikri, ilmi) üretim kapasitemizi artırırız. Nisbi, izafi, göreceli olan hakiketlere ulaşır, perişanlıktan kurtuluruz. Hayatımızı kolaylaştırırız. Huzur ve mutluluğu yakalarız.
Dipnotlar:
1-Muhammed Bozdağ, Düşün ve Başar, s. 18.; 2-Sünhât, s. 19.; 3-Sözler, s. 447.