"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hudeybiye’den Münâzarât’a ve Ermenilerle barışa

Ali FERŞADOĞLU
30 Nisan 2021, Cuma 00:02
Bilhassa Türkiye, Hudeybiye başırışını baz alarak Ermenilerle barış yapmazsa, Müslümanlara rahat yok!

Bu barış, bir mütefekkir, bir müceddid ve müçtehid olarak Ermenilerin yoğunlukla yaşadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyasının psiko-sosyal yapısını çok iyi tahlil eden, Ermenileri tanıyan, onlara karşı da savaşan, Hudeybiye Muahedesi ve Asr-ı Saadet yaklaşımını günümüze taşıyan Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu ilmî gerçekler perspektifinde gerçekleşmelidir. 

Hudeybiye Antlaşması nedir? Hicretin 6. Senesi, Zilkâde, yâni 13 Mart 628. Müslümanlar yıllarca ayrı yaşadıkları şehirleri ve herşeylerini bırakıp ayrıldıkları şehri ziyaret etmenin sevincini yaşarlar. Ne var ki, müşrikler onları yurtlarına sokmaz. Bütün maddeleri Müslümanların aleyhinde olan ağır Hudeybiye Muahedesi’ni onlara da imzalatırlar. (Teferruatını dünkü yazımızda aktarmıştık.)  

Hudeybiye Muahedesi ruhunu günümüze taşıyan Bediüzzaman, Ermenilerle barışın esaslarını ve hikmetlerini şöyle çizip özetler: 

Suâl: “Ermeniler bize düşmanlık edip, hile ve hıyanet ediyorlar. Nasıl dostluk üzerinde ittifak edeceğiz?” 

Cevap: Düşmanlığın sebebi olan istibdat öldü. İstibdadın zevaliyle dostluk hayat bulacak. Size bunu kat’iyen söylüyorum ki, şu milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vabestedir. Fakat mütezellilâne dost olmak değil, belki izzet-i milliyeyi muhafaza ederek, musalâha elini uzatmaktır. (E.S.D.E., Münâzarât, s. 179) 

Savaş ortamı, gerginlik, kavga, hasımlık toplumu perişan eder. Düşmanına karşı daima teyakkuzda olmayı, bu da silâhlanmayı ve her an nöbette olmayı gerektirir. Bu da ilerlemeyi önler. 

Takip edelim:  “Bir şey söyleyeceğim: Eğer mümkündür, Ermeniler birden sahife-i vücuttan silinsin. Olabilir. Yalnız size husûmetin bir faydası olsun. Yoksa mutlaka husûmet zarardır. Halbuki Âdem zamanından yolda arkadaşlık eden bizimle gelmiş büyük bir unsurun zevali değil, belki küçük bir kavmin mahvı dahi “Önünde, dikenli bir ağacın kabuğunu soymak kadar güç engeller var. (Arap atasözü)”dır. Ömer Dilân kabîlesi bin senedir yine Ömer Dilân’dır.” (Age, s. 179) 

Okunma Sayısı: 1222
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı