Hakim ve Fatır-ı Mutlak olan Allah, bir meyveye birçok vitamin yerleştirdiği gibi, namaz, oruç, hacc gibi ibadetlere de birçok hikmet, güzellik, fayda ve meyve yüklemiştir. Hacc, “Din-i İslâm’ın kudsî ve semavî kongresi hükmünde”dir.1
İnsana yeni yeni ufuk ve fikir kapıları açan hac aynı zamanda kültür alış-verişidir. Memleketinden kalkıp hacca giden insanlar pek çok belde, bölge, iklim, coğrafya, insan ve kültürlerle karşılaşırlar. Güzel âdet, örf, gelenek, yeni yeni icâd ve keşifleri görür; güzellikleri tesbit ederler; döndüklerinde onları hem anlatır, hem de mümkün olanları uygularlar.
Hac, dünya çapında bir kongre ve meşverettir. Dünyanın muhtelif yerlerinden gelen milyonlarca idâreci, eğitimci, âlim, fikir adamı, sanatkâr, tüccar, zengin, dirâyetli kişiler, meşakkat ve problemlere tahammül edebilenler bir araya gelmektedir. Hac boyunca, biribirleriyle, bazan husûsî, bazan umumî mahfil, platform ve mekânlarda karşılaşır. Biri biriyle fikir alışverişinde bulunur. İslâmî, insânî meseleleri tartışır, tecrübelerini biribirine aktarır. Ürettikleri fikirleri, malları ve sanat eserlerini değiş-tokuş etmekte, yeni usûl ve prensipleri birbirlerine gösterirler.
Hacca akın eden Müslümanlar kendi, ülkeleri ve İslam aleminin de problemlerini dile getirir, çare ve tedbirler üretme yollarını arar. Hac, vahşi İsrail’in, Çin’in ve Arakan’ın, Müslümanlara ve insanlığa yaptıkları katliam ve yıkımlara da çareler üretme zeminidir. Haccın hikmetleri, güzellikleri şuur ile yaşamaz ve “kudsî ve semavî kongre” üyeliği bihakkın ifa ediliyor mu? “Haccın ve ondaki hikmetin ihmali, musibeti değil, gazap ve kahrı celb etti. Cezası da keffâretü’z-zünub değil, kessâretü’z-zünub oldu. Haccın bahusus taarrüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiyenin ihmalidir ki, düşmana milyonlarla İslâmı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.”2
Meşakkat ve sıkıntılara katlanan ve içtimâî şuura ulaşan hacılar, âile, cemiyet, din, dâvâ, iyilik, güzellik ve insanlık için her türlü meşakkatlere katlanırlar. Çünkü, hacda meleke haline gelir, ruhlarına yerleşir. Bütün ibâdetlerde olduğu gibi, hac ibâdetinin de, Allah indinde makbûl olması ve binlerce hikmetleri meyve verebilmesi için, "ihlâs" ile yapılması şarttır. Yânı, sırf Allah rızası ve Onun emrini yerine getirmek maksadıyla yapılmalıdır. Aksi halde, hac da, sâir ibâdetler de bâtıl olur, kabul olmaz. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm), bizi şöyle ikaz buyurmaktadırlar: "Âhir zaman olunca devlet adamları seyahat, zenginler ticâret, fakirler dilenmek ve ham sofular da gösteriş için hac yaparlar."3
Dipnotlar:
1-Emirdağ Lâhikası, s. 433.; 2-Sünûhat, s. 71.; 3-Gazâlî, İhyâ, 1:269.