Her camia, cemiyet, cemaat, tarikat, her meslek içinde ona “ehil olmayanlar” girdiği gibi, çok masumlar bulunur, hatta çoğunluğu masumdur.
Bediüzzaman’a göre, hepimizin, özellikle yöneticilerin, iktidar, Kur’ân’ın cihanşümul hukuk prensibini uygulamaya çalışmalıdır, “vahşet ve bedeviyet” devrinin vahşi ve dağ kanunlarını değil!
“Beşerin vahşet ve bedevîlik zamanlarındaki bir kanun-u esasîsine, medeniyet namına dine hücum edenler, irtica ile o vahşete ve bedevîliğe dönüyorlar. Beşerin selâmet, adalet ve sulh-ü umumîsini mahveden o dehşetli vahşiyane kanun-u esasî, şimdi bizim bu biçare memleketimize girmek istiyor. Garazkârâne ve anûdâne particilik gibi bazı cereyanları aşılamaya başlaması gibi bir ihtilâf görülüyor.
O kanun-u esasî de budur:
“Bir taifeden, bir cereyandan, bir aşiretten bir ferdin hatâsıyla o taifenin, o cereyanın, o aşiretin bütün fertleri mahkûm ve düşman ve mes’ul tevehhüm ediliyor. Bir hatâ, binler hatâ hükmüne geçiriliyor. İttifak ve ittihadın temel taşı olan kardeşlik ve vatandaşlık, muhabbet ve uhuvveti zîr ü zeber ediyor.”
“Evet, birbirine karşı gelen muannid ve muarız kuvvetler, kuvvetsiz oluyorlar. Bu kuvvetsizlikle zayıflandığı için, millete ve memlekete ve vatana âdilâne hizmete muvaffak olunamadığından, maddî ve mânevî bir nevi rüşvet vermeye mecbur oluyorlar ki, dinsizleri kendilerine taraftar yapmak için o gaddar, engizisyonâne ve bedeviyâne ve vahşiyâne bu mezkûr kanun-u esasîye karşı ayn-ı adalet olan bu semavî ve kudsî “Velateziru vaziretun vizre uhra/”Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez.” (En’âm Sûresi, 6:164) nass-ı kat’îsiyle, Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsi muhabbet ve uhuvvet-i hakikiyeyi temin eden ve bu millet-i İslâmiyeyi ve memleketi büyük tehlikeden kurtaran bu kanun-u esasî ki, ‘Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz.’ Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa, o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız mânevî günahkâr olup âhirette mesul olur; dünyada değil. Eğer bu kanun-u esasî çabuk düstur-u esasî yapılmazsa, hayat-ı içtimaiye-i beşeriye iki Harb-i Umumînin gösterdiği tahribatın emsaliyle, esfel-i sâfilîn olan o vahşî irticaa düşecek. (Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikâsı, s. 319)
Toptancılıkla gönül bağı olanları, çoluk-çocuk, akraba, dost olanları, suçlu-suçsuz ayırt etmeksizin, hepsini suçlamak büyük bir zulüm, vahşi bir uygulamadır.