İstidat ve kabiliyetleri körelten, hür teşebbüs ruhunu öldüren hususlardan birisi de şu fasit düşüncedir: “Maaşı garanti, sigortalı bir iş için devlete kapağı at, paçayı kurtar!”
Bu beklentiler sosyal ve ekonomik hayatın felâketidir. Ve “Errizku alellah/rızkı veren Allah’tır” hakikatine, yani, tevekkül, kanaat, sabır ve imtihan sırrına zıttır. Ki, nice sigortalı, maaşlı memur ve dahi mal-mülk sahibi perişan olmuş; nice fukara, da tevekkül, kanaat ile makam ve servete kavuşturulmuş.
Yine de unutmayalım ki, hikmet dünyasında yaşıyoruz; herşey sebep ve kanunlara bağlanmış. Tevekkül; çalışmayı yapıp sebep, adetullah, sünnetullaha, riayet ile sonucu Allah’tan beklemektir. Kanaat ise, kazancına rıza ile memnun olup çalışmaya devamdır.
Bediüzzaman ekonomik gelişmenin, geçim, zenginlik ve kalkınmanın sırrını şöyle açıklar:
“Maîşet için tarik-ı tabiî ve meşrû ve zîhayat, san’attır, ziraattir, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise, memuriyet ve her nev’iyle imarettir. Bence imâreti (memuriyeti), ne nâm ile olursa olsun, medâr-ı maişet (geçim kaynağı) edenler bir nevi cerrar ve aceze ve seeledir-fakat hilebaz kısmında... Bence memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir.
“Yoksa, yalnız maişet ve menfaat için girse, bir nevi çingenelik eder. İşte, memuriyet filcümle (kısmen) ve askerlik bilcümle (tamamen) bizde olduğu için, servetimizi israf eline verip neslimizi etrafa saçıp zâyi ettik. Eğer öyle gitseydi, biz de elden giderdik.” (Bediüzzaman, Münâzarât, s. 78)
“San’at, ziraat” üretim, “ticaret” ise ürettiğini satıp zenginleşmektir. Memuriyet maaş dilenciliği! Standart ve yeknesak hayat istidat ve kabiliyetleri, dolayısıyla hür teşebbüsü, üretimi ve ticareti öldürür. İşte Osmanlı’nın yükselme devrindeki sanat, ziraat, üretim ile ticareti, işte bunları terk ettiği gerileme dönemi! İşte 1850’ler sonrası sanayi devrimiyle Avrupa’daki sanat, ziraat, üretim ve ticaretle gelen kalkınma, zenginlik.
Ve işte bugün ülkemizdeki “sanat, ziraatteki üretimin” ve dolayısıyla ticaretin bitirilmesi; işte memuriyete ve imarete yönelme, işte fakr u zaruret ve krizler!
“Memuriyete veya imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir” fetvası, gönüllü kültür kuruluşları ve cemaat müesseselerinde çalışanlar için de geçerli. Hizmetler ücretsiz yürütülür. Ancak, bütün mesaisini hizmet müesseselerinde geçirip başka gelir kaynağı olmayanlara, “geçimi” kadar ücret verilmeli. Gelir ve tasarruf ise, israfat ve suistimaller önlenerek sağlanır.