"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstad’ın varislerine bakışımız -2-

Ali FERŞADOĞLU
13 Temmuz 2016, Çarşamba
Peygamber Efendimiz (asm), şahıs, kişi bırakmamış. “Size iki şey bırakıyorum, birisi Allah’ın kitabı Kur’ân, diğeri Sünnet-i Seniyem” buyurmamış mı?

Bediüzzaman da, şahısları-hatta kendisini dahi-aradan çıkarmış, Risale-i Nur’u, “cemaati, şahs-ı maneviyi, istişare heyetini” bırakmıştır:

“Bu acip ve komitecilik ve şahs-ı mânevî dalâletin tecavüzü zamanında bir şahs-ı mânevî müceddid olmak lâzım gelir. Eski zamana benzemez. Şahıs ne kadar da harika olsa, şahs-ı mânevîye karşı mağlûp olmak kabildir. Risale-i Nur’un o cihette bir nevi müceddid olması kaviyyen muhtemel olduğundan, o sıfatlar-hâşâ-benim haddim değil; belki mükerrer yazdığım gibi, benim hayatım Risale-i Nur’a bir nevi çekirdek olabilir. Kur’ân’ın feyziyle, Cenâb-ı Hakk’ın ihsanıyla o çekirdekten Risale-i Nur’un meyvedar, kıymettar bir ağaç hükmüne icad-ı İlâhî ile geçmesidir. Ben bir çekirdektim, çürüdüm, gittim. Bütün kıymet Kur’ân-ı Hakîmin mânâsı ve hakikatli tefsiri olan Risale-i Nur’a aittir.1

Buluşları yapan ilmi heyetler, ekipler, şirketler, işleri yürüten, organize komiteler, şahs-ı maneviler karşısında ferdin, gücü hiçtir. Ferdlerin Risale-i Nur’u okuması da, anlaması da, anlatması da, yorumlaması da, hizmet etmesi de, insanları mihenge vurması da sınırlıdır.

“Bu sırrın sırrı şudur ki: Hakikî, samimî bir ittifakta herbir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehid adamın herbiri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda mânevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.”2

Nitekim, Abdullah Yeğin ve diğer ağabeyler; ne zaman şahs-ı manevî ile, cemaatle, meşveretle hareket etmişlerse, tam isabet ettiler. Üstadın tesbit ve teşhisiyle; ferdi olarak yaptıkları hizmetler sınırlı, özellikle içtimaî, siyasî kararlarda tam isabet ettiklerini söylemek mümkün değildir.

Zira Üstad Hazretleri, hepimizi “Bazen vehim ve heva ve his ve nefsi aldatıyor”3. diyerek ikaz eder.

Dipnotlar: 1- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikâsı, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 376-377. 2- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 165. 3- Bediüzzaman, Lem’alar, s. 170.

 

Etiketler: üstad
Okunma Sayısı: 3493
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • SERDAR

    13.7.2016 17:28:11

    ÜSTADIN; her çevresine oturan dersine katılan... dava için koşturan herkes keşke abi olsaydı. dava adamı olsaydı. risale okumak ve yazmak hizmet yapmıyor. hizmet yapan ihlastır, takvadır.

  • demokrat

    13.7.2016 10:26:45

    Üstad'ın talebesi...varisi...takipçisi...güzel de lafı eğip bükmeden;bunlar imtiyaz değil ki...O zat ki kendini, müellifi olduğu eserleri okuyanlara"ders arkadaşı"yapmış...bu tespitin ötesi var mı?bahse konu ettiğiniz bu ferdi çıkışlar"camiayı tarikatvari şekle"büründürmenin yanında"Bediüzzamansız Nurculuğun"-bilerek veya bilmeyerek-ilk denemeleriydi..çok şükür hepsi yanıldılar,şahs-ı manevi galip geldi ve gelecek İnşallah...gerisi laf-ı güzaf...("abilik ve Surda açılan gedikler"konulu bir kitap çalışması yapıyorum.başarabilirsem güzel olacak....)

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı