"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir gayenin doğum günü

Ali Rıza AYDIN
21 Şubat 2019, Perşembe 01:03
İdeal olunca, insanda, “insan” oluyor; aksi hâlde varlığı, çiçek gibi soluyor. Solmamanın çaresiyse, Hakk’a tâat, hakta sebat etmektir.

Üstadımız, “Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir”1 demiyor mu?

Yani, insan ruhunu, dolayısıyla insanı diri, idealini canlı tutan, ona, âdeta itici güç olan şevk, azim ve sebat başarıya taşıyacak en müessir enerji.

İşte, buna, yaşanmış bir misal:

Yokluğunda, ağabeyler, “Bir lahana yaprağı kadar da olsa” kaydını düşerek, bir gayenin resmini çizmiş; “Hakikatin gür sesi” olacak bir gazetenin hayalini kurmuşlar o günlerde.

Lahana yaprağı ölçeğinde bile olsa, bir gazetenin şiddetle lüzumuna inanmışlar, bir kere.

Neden?

Çünkü o gün, ortalıkta, bir kısım ceberut kimselerin neşrettiği birçok gazete-mecmua, pek çok basılı mevkute var; var, ama hiçbiri de senin değil. Seni anlayan değil, seni anlatan değil.

Senin derdine derman değil!

Şiirlerimizden birinin bir mısraında, “Hak namına haykırmalı; lâl olup, halk, susarken” dediğimiz misillû; cihanşümul bir dâvânın erleri, titretmeli Hak namına, yerleri.

Öyle ya!

Güneş balçıkla sıvanamayacağına göre…

Herkes, istisnasız herkes; hatta uçan kuşlar bile haberdar olmalı bu ulvî hakikatten, bu kutsî dâvâdan.

Bunun için de ilânat gerekiyor, ilânat.

Kasavetli bir devirde Nur-u Kur’ân, şems-i taban ederek; hizmet eri tullabıyla zulümatı delerek, ümit hâleleri yaymaya başlamış memleket sathına ve dahi, müştak gönüllere.

Öyle de: Ne garip ki, fütuhattan, hizmetlerden haber veren; şevklendiren birkaç kelâm eden yok!

Lâl olmuştu, mevkuteler, âdeta!

İşte bunun için her vesileyle, her vasıtayla Risale-i Nur’u duyurmak gerekiyordu.

Mahkeme salonlarını ve mahpushaneleri hakkı müdafaa etmenin yanında, ilânat vasıtası olarak da gören Üstadımız; “Bu zamanda Nurlar’la hizmet-i imaniye, her tarafta ilânatla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celb etmekle olur” 2 diyordu, fedakâr Nur Talebelerine.

Bu zımnî emir, gönüllerde ma’kes buldu; zor şartlarda, bir gazete kuruldu.  

En nihayet, sadâkatin semeresi görüldü:

21 Şubat 1970.

Rüyalar, gerçek oldu.

Basın-yayın ve matbuatın kalbi Bab-ı âlide, Nur’a hâdim bir gazete ahalinin ellerine sunuldu.

Dile kolay; o günden bugüne geçen, yarım asır.

Elli yıllık, çileli; ama azim dolu, ümit dolu, şevk dolu bir yolculuk portresi…

Ve bugün, Yeni Asya’nın; yani, ulvî bir gayenin doğum günü!

Can yoldaşı; kıymet bilir kâri’ ile 50. yıl düğünü…

Dipnotlar:

1- Said Nursî, Münazarat, 136.

2- Said Nursî, Lem’alar, 265. 

Okunma Sayısı: 1189
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı