Moral kelimesinin önde gelen manası, “Temel ahlâkî ölçüler”dir. Kişinin “zorluklara, problemlere dayanma gücü; mutluluğu, neşesi” manasına da gelmesinden başka, moral, “erdem”, yani insanı iyiye, doğruya sevk eden ruhî olgunluk” manasını da ifade etmektedir.
Hem gerçek hem de mecazî manada kullanılan ve dilimize Latinceden gelmiş olan “moral”, insanı diri tutan manevî, ruhî kuvvetin, motivasyonun; dahası, yürek gücünün ortak adıdır.
Bu sözcük, günümüzde daha çok maneviyat ve neşe manasında kullanılmaktadır. Bu itibarla, her ferdin ve toplumun kendine has bir morali bulunmaktadır.
İnsanın ruhu dingin, gönlü sâlim olmayınca, yani, morali bozuk olunca hiçbir şeyden tat almıyor, şu koskoca dünyada...
Yol, hep yokuş aşağı; arzulanan istikamette gidecek değil ya!
Rampası var, virajı var; engebeler, çukurlar; uçurumlar, yarlar var.
Var oğlu var…
Önümüze çıkan zorluklar, “moral” denen dinamikle aşılabiliyor. Aksi hâlde, gönüllerde bir çöküntü başlıyor.
Bütün bunlar günlük hayata, hayatın bize bakan cephesine ve hayatın maddî yönüne bakan durumlar.
Öyle de; onlarsız da olmuyor.
Ev bark, iş güç, evlât ıyal; yarına dair ideal, bütün bunlar yaşadığımız gezegendeki hayatın olmazsa olmaz aktörleri, vazgeçilmez dengeleri.
İşte, burada, dimdik ayakta durabilmek ve direnmenin manevî boyutu sahne alıyor; bize, âdeta payanda oluyor.
Aksi hâlde, moral gidiyor; şevk de, bitiyor.
Morali taban yapmış bir kimsenin sinirlenmesi, âsâbının bozulması, içine sinsi bir korkunun gelip, oturması hiç de sürpriz değil.
İnsan âdeta birbirine girift duygulardan müteşekkil bir yumak!
Esen yelden nem kapan, nevri dönen bir varlık.
Tabi bu etkilenme, yelin yönüyle de ilgili. Ona karşı bazen yelken açıp, direnebiliyor; bazen de, çareleri tükeniyor insanın.
Tâ ki, Âlemlerin Rabbi’ne tevekkül edip, sırtını O’na dayayıncaya; Peygamber Efendimizin (asm) sünnetine uyuncaya ve rotasını düzeltinceye kadar…
İşte, o zaman, yük hafifliyor; esen yel de, ruhlardaki feveran da, diniyor.
Yukarıda da temas edildiği gibi; moralin, bir toplumun çoğunluğunun kabul ede geldiği değer yargılarına göre karşılığı, “ahlâk”.
Terim olarak, ahlâk; “insanın iyi veya kötü olarak değerlendirilmesine sebep olan manevî vasıfları, huyları ve bunların etkisiyle sergilediği iradeli davranış”ın tamamına verilen addır.
Yani, insanlara “moral” olan; çıkmazlardan çıkaran, İslâm ahlâkıdır.
İslâm ahlâkının kaynağı ise, Kur’ân ve sünnettir.
Öyle ise, haydi, moralimizi düzeltelim.
Ve dahi, düzelelim…