"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mütekait

Ali Rıza AYDIN
13 Haziran 2024, Perşembe
Sondan evvel olsa da, hâlâ hayat sürüyor.

Geçip gitmiş günlere bir bedel ödeniyor. Mukabilinde de bir şey kazanılıyor, bir şey!

Tecrübe.

Emek buna değmez mi?

İnsanlar özel, tüzel kurumda; sanatta, ticarette, tarımda çalışırlar, işlerler; bazen millet bazen illet olurlar; bazen de, millete vekili… Her ne hâl olursa olsun geçip gider bir ömrün bakiyesi: Tecrübe.

Tecrübe parayla satılmaz, ama onun için, mutlaka bir bedel ödenir.

Sonra?

Sonra; eğer sosyal güvencesi varsa, artık emekli olunur. Eskiden bu durumdakilere, bu bilgi küpü kimselere “mütekait” denirdi.

Mütekait, yani emekli, “emek vermiş” kimse; “emek harcanarak elde edilen” hak demektir. Dolayısıyla bilgidir, görgüdür, olayları görmedir; yani, birikimdir emeklilik.

Madem öyle, geçmişte elde edileni, ellere vermek gerek. Paylaşmayı, bir vazife bilerek!

Emeklinin vazifesi,  tecrübesini başkasına arz etmekle bitmez. Dün fiilen gördüğünü, bugün fikre dökmeli, hayatla bütünleşmeli.

Ne yâni!

Kabuğuna çekilip bir köşede küflenmek bize yaraşır şey mi?

Mutlaka yapılacak bir şeyler, belki çok şeyler vardır.

Emeklilik bir cihette sonbahar, “âhir gençlik” demektir. Ama, gönlü yere sermeden, gençlere benzemeden!

Hayat dolu hayatlar boş durmaz, tekrar döner hayata.

Örnekleri çok bunun. Mesela:

Nerede bir hizmet var, Yeni Asya’nın Ankara Temsilcisi O. Bedrettin orada…

Yorulmayan bir nefes, heyecan dolu bir ses!

Siyasette, diyanette, eğitimde, toplumda; gazetede, yayında, panelde, konferansta mutlaka işin bir ucundan tutardı.

Saygı değer ağabey o gününde, Ankara’nın Ergül’üydü, Batıkent’in gülüydü.

Çevresine moral pompalamakla geçen hizmetle dolu yıllar…

Çok şeyleri gördük ondan, çok şeyler kaldı dünde.

İşte, sana, bir emekli örneği!

Yukarıdaki bahsettiklerimiz, emeklilikten sonra sergilenen gayretler.

Demek ki, oluyormuş!

Bu manada daha başka, başkalar… Birçok örnek kişiler…

Emeklilik ıskartaya çıkmak, çaptan düşmek; hele hele park köşelerine sığınmak değil. Bilâkis, onlar bir değerler manzumesi kimsedir.

Sözün azı, işin özüdür, onlar. Esasen böyle olmalı, bunlar.

Buraya kadar, böyle… Gelelim, bundan sonrasına:

Ey mütekaidim, benim!

Bakiye-i ömrümüzdeki yani, elindeki sağlığın kıymetini, bunun bir ikram-ı İlâhî olduğunu bil ve elde kalan sermayeni hayırlı hizmetlerde tüket.

Atacağın her bir adım hem cana “can”, hem ruha heyecan verir. Çünkü, hareket ve faaliyet, hayatın emaresi. Madem öyle:

Karıncadan geri kalmak hatadır.

Kımılda ey mütekaidim, kımılda.

Aksi hâlde, cenk edersin hanımla!

Okunma Sayısı: 2712
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sefer Akgül

    13.6.2024 12:48:33

    Hanım korkusuyla hizmet olur mu ki

  • Müjdat Bayar

    13.6.2024 09:00:50

    ''Aksi hâlde cenk edersin hanımla'' kısmı tebessüm ettirse de bir hakikat. İnsan, emeklilik yılları gelmese dahi sadece dünyaya dalınca evde de sükun bulamıyor. Basit ve fani meseleler karın ağrısı oluveriyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı