"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meşrûtiyetle ilgili soru işaretleri

Atilla YILMAZ
22 Ağustos 2021, Pazar
Bir Meşrûtiyet açılımı: Münâzarât (7)

Bediüzzaman’a bu bağlamda itiraz türünden bir sual daha gelir: ‘Biz böyle işitmedik’ derler. Senin anlattıkların haricinde şeyler de duyduk demek istemektedirler. Bu bir nevi itirazdır.

Asırlar boyu padişahlıkla yönetilen, tek adam idaresi altında yaşayan toplumların, Meşrutiyeti birden bire kabullenmesi mümkün olmuyor. Haliyle Osmanlılarda da Meşrûtiyetin ilânı ve kabul görmesi kolay olmayacaktır. Üstelik Meşrûti sistemin, asırlarca Müslümanlarla savaş halinde olmuş Batı toplumlarından alınması da sancılı bir süreci beraberinde getirmiştir.

Her ne kadar, Bediüzzaman gibi Meşrûtiyeti İslâm adına alkışlayanlar ve bunun mücadelesini verenler varsa da; Batıdan alınmış olan meşruti sisteme karşı olan, bunun şeriate muhalif bir yönetim tarzı olduğunu savunanlar da vardı.

‘’Meşrûtiyet karşıtı bazı kimselerin yol açtığı olaylar ciddî asayiş sorunlarına yol açtı. Bunların bir kısmı dinî duyguların istismar edilmesi yoluyla ve toplumun genel ahlakını koruma gerekçesiyle ortaya çıkan taşkınlıklardı. Bunlardan biri Kör Ali olayı idi. Fatih’te Halıcılar Camii’nin imamı olan bu şahıs 6 Ekim 1908 tarihinde Büyük Fatih Camii’nde yaptığı vaaz esnasında Anayasa ve Millet Meclisi aleyhinde sözler sarf etmişti. (...) Bir başka gün, Üsküdar’da Yeni Cami imam vekili Abdulkadir, teravih namazı sonrası cemaati galeyana getirerek tiyatro ve karagöz oynatan yerleri basarak tahrip etmiş ve seyircileri dağıtmıştı.’’ 1

Bu olaylardan beş ay sonra zaten meşum 31 Mart Vak’ası olmuştur. Ayrıca Bediüzaman’ın doğu vilayetlerinde Meşrûtiyet konulu saha çalışması yaptığı aşiretlerin; çok daha kolay duyabilecekleri ve şahit olabilecekleri Meşrûtiyet karşıtı eylemlerde olmaktaydı. ‘Biz böyle işitmedik’ sorusunun içinde muhtemelen şarkta ki bu olayların payı oldukça fazladır.

‘’Diyarbakır’da Seyyid İbrahim adlı bir kişi Meşrutiyet aleyhinde çeşitli makamlara ve valiliklere telgraflar çekmiştir. 

Ayrıca Kürt Kulübü’nde askeriyeye hitaben ‘Hürriyet’ ve ‘Meşrutiyet’ talebinde bulunanların; saltanat idaresinden kurtulmak anlamına geldiğinden dolayı şeraite göre onların yok edilmesi gerektiği yönünde telkinlerde bulunmuştur.’’ 2

‘’Mardin’in bazı yerlerinde ‘Meşrûtiyet idaresine geçişin İslâmiyetin yok olmasına sebep olacağını’ ifade eden Mardinli Ensarizade Şeyh Eyüp Efendi’nin oğlu tarafından Arapça bir beyanname asılmıştır.’’  3

‘’Osmanlı coğrafyasının bir çok yerinde olduğu gibi bu bölgede özellikle din eksenli tepkiler verilmiştir. Bir başka ifadeyle Meşrûtiyet’in dine zarar verdiği ve İslâmiyet’i yok edeceği ileri sürülmüştür.’’ 4

Bediüzzaman’a Meşrûtiyet ve yeni anayasa gibi konularda soru soranların da şarkta meydana gelen Meşrûtiyet karşıtı söylemlerden etkilendikleri anlaşılmaktadır.

‘’Bir grup dini şeyh, yeni rejim hakkında olumsuz fikirler yaymaya başladı. Tanzimat’ın başlangıcından bu yana zaten şeyhler Osmanlı reformcularının ‘ümmet’ yerine ‘ulus’ veya ‘toplum’ gibi, sultan ve halifeliğe bağlılık yerine soyut ve seküler kavramlara karşılık gelen kelimeler içeren termonolojisinden hoşlanmıyorlardı. (...) 1908 yılında Süleymaniyeli Şeyh Said Berzenci, Sultan Abdülhamid’i destekleyen ve Jön Türklere meydan okuyan bir isyan başlattı ve Mayıs 1909’da öldürülene kadar bunu sürdürdü.’’ 5

Bediüzzaman aşiretlerin ‘biz böyle işitmedik’ söylemlerine karşılık net bir cevap verecektir: ‘’Şeytanın arkadaşları çoktur!’’

Said Nursî, Meşrûtiyet karşıtlarına özellikle de din adına Meşrûtiyete karşı çıkanlara karşı oldukça öfkelidir. Bunun üzerine sual edenlerin Bediüzzaman’dan bir istekleri olacaktır.

Bediüzzaman, ‘müşteri olmadan malımı satmam’ der. Bunun üzerine müşteriler (aşiret mensupları) farklı farklı soruları düzensiz olarak hep bir ağızdan sormaya başlarlar.

Topluluktan; Meşrûtiyetle ilgili, istibdatla ilgili, Ermenilerle ilgili, Jön Türklerle ilgili, gayrı Müslimlerin askerliği ile ilgili vs. sorular hep bir ağızdan rastgele sorulmaya başlandı.

Bediüzzaman, bu gürültülü, karmakarışık, düzensiz sorulan sorularla muhatap olunca; onlara bir diplomasi dersi verecektir. Ve Meşrûtiyet kurallarına göre soru sormalarını ve verilen cevapları da topluluğun dinlemelerini isteyecektir.

Burada Bediüzzaman’ın, ‘Meşrûtiyet kanunlarına göre sual ediniz.’ cümlesi önemlidir. 

Zira Bediüzzaman, ta ilk başta Meşrûtiyete öncelik ve önem verdiğini anlatmış olmaktadır. Aynı zamanda da Meşrûtiyet kaidelerine onları dâvet etmesi de psikolojik bir üslûp olarak kendini hissettirmektedir. Topluluğun da; ‘kaideyi sen göster.’ demeleri; Meşrûtiyet konusunda, Bediüzzaman’a duyulan güvenin bir göstergesidir.

Bediüzzaman’ın soru sorma konusunda Meşrûtiyet kanununu öncelemesi enteresandır. İçinizden sizin adınıza soru soracak kişileri tesbit edin. Bu seçeceğiniz kişilerin zeki olmalarına dikkat edeceksiniz. Bu iki kişi sizin adınıza sizin kafanıza, zihninize takılan soruları onlar bana soracaklar demesi bir diplomasî dersidir. Aynı zamanda bu, hem bir demokrasi dersi, hem de asıl önemlisi bu bir şeriat dersidir.

Hz. Muhammed (asm) bu diplomasî geleneğini başlatan ilk şahsiyettir. Hicretin 7. Senesi Muharrem ayında Amr b. Ümeyye’yi elçi (temsilci) olarak Habeşistan Kralı Necaşi’ye göndermiştir. Habeşistan’a yapılan ikinci hicrette yüz kişi kadar olan İslâm kafilesinin sözcüsü ve kendisinin temsilcisi (elçisi) olarak Caferi Tayyar’ı göndermiştir. Görüşmelerde temsilci ile muhatap olmak bir gelenektir. Bu bizim kültürümüzde Hz. Peygamber (asm) ile başlar. Bediüzzaman Said Nursî’de temsilci seçerek sorularla muhatap olmayı, Nebevî bir düstur olarak uygulamakta ve topluluta bulunanların, aralarında bulunan zeki kişilerden temsilci seçerek sorular sormalarını istemektedir.

Onlar Bediüzzaman’ın bu kuralına ‘peki, peki’ dediler. Bu söyleyişte de aslında bir nevî serzeniş, bir nevî ‘tamam tamam’ der gibi üstü kapalı bir aldırış etmeme söz konusudur veya ‘hadi hemen cevap ver’, sabırsızlandık der gibi bir durumları vardır.

Dipnotlar:

1- Dr. Nureddin Van, II. Meşrûtiyetin ilânından sonra polis teşkilâtının değişim ve dönüşümü, s. 238, Dumlupınar Ünv, Sosyal Bilimler Drgisi-sayı, 34/ Aralık 2012.

2- Dr. Edip Bukarlı, II. Meşrûtiyet’in Diyarbakır’a yansımaları, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 2018, 5 (18) s. 301.

3- Dr. Edip Bukarlı, II. Meşrûtiyet’in Diyarbakır’a yansımaları, Akademik Traih ve Düşünce Dergisi, 2018, 5 (18) s. 302.

4- Dr. Edip Bukarlı, II. Meşrûtiyet’in Diyarbakır’a yansımaları, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 2018, 5 (18) s. 303.

5- Bahtiyar Murat Aras, Doğu ve Güneydoğu’da Kürt Aşiret Ayaklanmaları, 1908-19039, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal Bil. Ens. Tarih Anabilim Dalı, Yüks, Lis, Projesi, Kahramanmaraş, 2011.

Okunma Sayısı: 1603
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı