"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Thomas Michel: Hutbe-i Şamiye’ye Hıristiyanların da ihtiyacı var

28 Kasım 2025, Cuma 06:44
Yakalandığı hastalık sonrası geçtiğimiz günlerde vefat eden Thomas Michel, bir sempozyumda yaptığı konuşmada “Hutbe-i Şamiye’ye Hıristiyanların da ihtiyacı var” demişti.

(23 Mart 2020’de gazetemizde yayınlanan bu konuşmayı hatırasına hürmeten paylaşıyoruz.)

Said Nursî’nin analizlerinde günümüz Hıristiyanlarının meselelerine de çözümler var. Said Nursî’nin Hutbe-i Şamiye’deki hedefinin İslâm toplumları olduğu açıktır. Bu toplumları tahlil etmekle, zayıflıklarına ve eksikliklerine karşı nasıl davranmaları gerektiği yönünde birtakım hedefler gösterme amaçlanmaktadır. Bana göre, Said Nursî’nin Müslüman toplulukların zayıf yönleri hakkında yapmış olduğu çalışmalar, kendi toplumlarını değerlendirmeleri itibarıyla Hıristiyanlar tarafından da faydalı bir şekilde kullanılabilir. 

Asrı aşan hitap

Said Nursî’nin Hutbe-i Şamiye’si, ilk olarak 1911 yılında Şam’da bulunan Cami-i Emevî’de irad edilmiştir. 10 bine yakın insanın camiyi ağzına kadar doldurduğu söylenmektedir. Bugün için, aradan 109 sene geçmiş olmasına rağmen, hutbe sık sık basılmakta ve okunup araştırmalara konu olmaktadır. Said Nursî’nin Müslüman toplulukları analizi ve onun manevî yaklaşımları net bir şekilde Müslümanların ihtiyaçlarına hitap etmektedir. Benim düşüncelerim Batılı bir Hıristiyan’ın kanaatlerini yansıtmaktadır ve dinler arası irtibata katkı yapabilir şeklinde yorumlanmalıdır.

Hutbe-i Şamiye’nin Yapısı

Bu hutbenin yapısı oldukça basittir. Allah’a hamd ve senadan sonra, Said Nursî, inananlar için oldukça ıztırap verici olarak gördüğü soruyu şöyle ifade etmektedir; Allah’ın emretmiş ıolduğu dinî prensiplere itaat etmeyen inançsız kesimler maddî manada hızlı bir şekilde ilerlemekte iken dinî inançları kuvvetli olan kesimler neden durgunluk yaşamakta ve hatta fakirlikle büyük mücadeleler vermektedirler? Said Nursî’nin inanan bir insan gözüyle asıl sorguladığı husus; “Yirminci Yüzyılın başında, Feuerbach, Comte, Marks ve Nietzsche gibi felsefecilerin dine karşı yönelttikleri eleştirileri ile İtalyan risorgimentosu, Meksika ve Rusya’daki devrimler ve aynı zamanda bazı Avrupa ülkelerindeki liberal partilerin politikalarıyla somutlaştırılan; din eski dönemlerde insanların ağırbaşlı olmasına yarayan bir hususiyet olmasına rağmen, günümüz dünyası için insanlığın gelişmesine ve milliyetlerin oluşmasına engel bir uyuşturucudan başka bir şey değildir” formülasyonudur.

İnananlara ikâz

Said Nursî’nin tesbiti ve vurgusu; eğer inananlar, gelecek yıllarda insanlığın gelişmesine katkıda bulunacaklarsa bünyelerine nüfuz etmiş altı “dehşetli hastalıkla” mücadele etmelidirler. İnananların düştükleri hatalara dikkat çekerken, aynı zamanda eleştiri sahiplerinin Allah’ı yok sayan materyalist çözüm tekliflerini de insanlığı daha büyük felâketlere sürükleyeceği öngörüsüyle reddetmektedir. Hutbenin geri kalan kısmı, bu ana soruya cevap bulma ve dindar insanları müteessir ettiğini düşündüğü altı temel hastalığı tedaviye yöneliktir. Said Nursî bunu, dinî toplumların muzdarip olduğu ruhsal hastalıklara tedavi mahiyetinde altı söz halinde açıklamaktadır. Birileri, Said Nursî’nin metodunu bir doktorun hastalıklara yaklaşımı olarak ifade edebilirler. Bunlar;

1. Bazı belirtileri inceleyerek neyin yanlış gittiğini bulmaya çalışmak,

2. Hastalığı teşhis ederek adını koymak, 

3. Hastayı, hastalığın çaresi olduğu yönünde bilgilendirerek tedaviye teşvik etmek,

4. Şifa bulmak için gerekli reçeteyi vermektir.

Şimdi gelin, Said Nursî’nin çağın bu hastalıklarını tedavi etmek için manevî bir doktor sıfatıyla nasıl hareket ettiğini altı sözde görelim;

1. Hastalık: “Ümitsizlik-yeis”, çaresi; “ümitvar olmak”

2. Hastalık: “Hilekârlık”- tedavisi; “dürüstlük”

3. Hastalık: “Husûmet-Düşmanlık” çaresi “Sevgi”

4. Hastalık: “Bölünmüşlük”, çaresi “birliktelik”

5. Hastalık: ”İstibdat”, çare “İslâmî değerler”

6. Hastalık: ”Ferdiyetçilik”, çaresi “meşveret”

Risale-i Nur kimseyle çatışmaz

Said Nursî’nin Hutbe-i Şamiye’deki hedefinin İslâm toplumları olduğu açıktır. Bu toplumları tahlil etmekle, zayıflıklarına ve eksikliklerine karşı nasıl davranmaları gerektiği yönünde birtakım hedefler gösterme amaçlanmaktadır. Onun amacı efektif, kuvvetli ve zengin İslâm toplumlarını meydana getirmek için Müslümanların önünü açmaktır. Bir Hıristiyan olarak bu hutbeyi okuduğumda, Müslümanları Hıristiyanlara karşı kışkırtıcı herhangi bir niyet görmemekteyim. Onun Risale-i Nur’daki diğer ifadelerinde de gerçek Hıristiyanlarla bir kavgasının olmadığı, bilâkis onları İlâhî emirlere uygun olarak yaşamak arayışında olan, Allah’a inanmış kimseler olarak değerlendirdiği açıktır. O, günümüz dünyasında Müslüman ve Hıristiyanların Allah’a imandan kaynaklanan değerlere ortak olarak şahitlik ettikleri görüşündedir.

Hıristiyanlar da faydalanmalı

Bana göre, Said Nursî’nin Müslüman toplulukların zayıf yönleri hakkında yapmış olduğu çalışmalar, kendi toplumlarını değerlendirmeleri itibarıyla Hıristiyanlar tarafından da faydalı bir şekilde kullanılabilir. Latin Amerika ve Afrika’daki Hıristiyanların imanî açıdan yeterli oldukları söylenebilmesine rağmen, sömürgecilikten yara almadıkları, ümitsizlik, hilekârlık, düşmanlık, bölünmüşlük, istibdat ve ferdiyetçilik hastalıklarına eğilimli olmadıkları ve aynı zamanda ümide, dürüstlüğe, sevgiye, birliğe, insanî değerlere ve meşverete Müslüman topluluklardan daha az ihtiyaçları olduğu söylenemez. Kuzey Amerika ve Avrupa’daki zengin Hıristiyan toplulukları da rekabetin getirmiş olduğu tehlikeler, Allah’ı merkezde görmeyen ve insanın ma-nevî ihtiyaçlarını görmeyen saldırgan bir ekonomik düzen hakkında Hutbe’de dikkat çekilen hususlardan ziyadesiyle istifade edebilirler.

Bu eser herkese lâzım

Bu çalışmanın sonunda, başta sorulan temel sorulara olumlu cevap bulduğumu söyleyebilirim. Evet, Hutbe-i Şamiye 21. yüzyılın içinden çıkılamaz bir görünüm arz eden problemleriyle de alâkalıdır. Evet, Said Nursî’nin analizlerinde günümüz Hıristiyanlarının meselelerine de çözümler vardır. Altıncı söz olarak zikredilen “meşveret” sadece Müslümanlar tarafından değil, aynı zamanda Allah’a inanan ve dünyada Allah’ın rızasını arayan herkes için dikkate alınması gereken bir husustur. Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında diyaloğa ve istişareye çağrıyla Said Nursî’nin Hutbe-i Şamiyesi hakkındaki tesbitlerimi burada noktalıyorum.

***

Bediüzzaman’dan öğrenilecek çok şey var

24 Kasım 2025’te vefat eden Thomas Michel, bir makalesinde Bediüzzaman Said Nursî’ye ve eserlerine karşı duyduğu yakınlığı böyle anlatıyor:

Ben bir Hıristiyan’ım, aslında bir Katolik rahibiyim. Bir Hıristiyan’ın neden zamanını bir Müslüman âlimin düşüncesini incelemeye ve hakkında yazmaya harcadığı sorulabilir. Said Nursî’nin, Hıristiyanlara veya İslâm dinini takip etmeyen diğer kişilere söyleyecek bir şeyi var mıdır? Risale-i Nur’da ifade edilen görüşler ile benim derinden bağlı olduğum inançlarım arasında herhangi bir yakınlaşma veya fikir birliği noktası var mıdır?

En cesur ses

Aslında, Risale-i Nur’a ilk olarak bu soruların bazılarıyla yaklaştım. Said Nursî’nin Hıristiyanlara nasıl baktığını ve iki dinin takipçileri arasında karşılıklı anlayış ve saygı için herhangi bir umut olup olmadığını görmek istedim. Zaman geçtikçe ve Risale-i Nur’u daha fazla incelemeye devam ettikçe, bu erken dönemdeki “Müslüman-Hıristiyan diyaloğu” fikrinin, Nursî’nin daha cesur önerisini kavramak için çok çekingen bir kavram olduğunu fark ettim. O, Müslümanların ve Hıristiyanların yapması gerekenin birbiriyle konuşmak anlamına gelen “diyalog” kelimesini asla kullanmaz. Bunun yerine, cesurca “Müslümanların, gerçek Hıristiyanlarla birleşmesinden veya birliğe gelmesinden” bahseder. Said Nursî bu cesur kavramı ilk kez bir asır önce, 1911 civarında dile getirdiğinde, bu iddialı bir fikirdi. Ancak, bu görüşünden asla vazgeçmedi ve yıllar boyunca Nursî, Müslümanların ve Hristiyanların modern dünyanın zorluklarıyla birlikte yüzleşebilmesi için – en azından şimdilik – düşmanlıkların ve teolojik anlaşmazlıkların sona ermesi çağrısını sürdürdü.

İhlâs Risalesi’nden dersler

Said Nursî, “Ihlâs Risalesi”nde, rekabet ve anlaşmazlığın, gerçeği samimiyetle arayan iyi insanlar arasında bile ortaya çıktığını belirtir. Bu, o kişilerin gayret ve iyi niyet eksikliğinden değil, daha çok başkalarına rehberlik etme ve öğretme konusundaki aşırı istekliliklerinden kaynaklanmaktadır. Said Nursî, manevî bir rehberin kıskançlık ve rekabet hissine nasıl kapılabileceğini şöyle açıklıyor: “Kendi kendine, ‘Bu mükâfatı ben kazanayım, bu cemaati ben irşad edeyim, bana kulak versinler’ düşüncesiyle, karşısında duran ve sevgisine, yardımına, kardeşliğine ve desteğine gerçekten ihtiyacı olan bir gerçek kardeşe karşı rekabet konumuna girer. ‘Niçin benim talebelerim ona gidiyor? Niçin onun kadar talebem yok?’ diye kendine sorarak, benliğin pençesine düşer, kronik bir hastalık olan hırs hastalığına meyleder, samimiyetini kaybeder ve riyakârlığa kapı açar. Dolayısıyla, iyi niyetlerimiz bile gurur tarafından çarpıtılabilir ve kişisel hırs, dürüstlükten sapma ve riyakârlıkla sonuçlanabilir. Tanrı’nın iradesini yerine getirme yolunda yoldaşlar olarak görmemiz gereken kişileri, rakipler veya düşmanlar, hatta en kötü durumda, düşmanlar olarak görürüz. Said Nursî’ye göre, ideallerin bu şekilde yozlaşmasını önlemenin tek yolu saf bir samimiyet için çabalamaktır. “‘Allah rızası sırf ihlâsla kazanılır’ ve kalabalık bir takipçi kitlesi veya büyük bir başarıyla değil,” der. “Niceliğe çok dikkat edilmemelidir, zira bazen bir kişiye gerçeği göstermek, bin kişiye rehberlik etmek kadar Allah’ı memnun edebilir.” Dahası, ihlâs ve hakikate bağlılık, bir kişinin Müslümanların herhangi birinden ve herhangi bir yerde fayda görmesini arzu etmesini gerektirir. 

Said Nursî’den öğrenilecek çok şey var

Bu sözlerde ve gerçeğe yönelik bu tavırda öğrenilecek çok şey var. Said Nursî’nin yazılarından çok şey öğrenebildiğim için Tanrı’ya şükrediyorum. Umudum, Müslümanların, Hristiyanların ve diğerlerinin de bu makalelerde bulunan Risale-i Nur hakkındaki sade tefekkürlerden fayda bulabilmesidir.

(İlk yayın tarihi: 23 Mart 2020, Yeni Asya )

***

Benzer içerikleri okumak için tıklayınız:

Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Karadaği: Ümmet, Bediüzzaman'ı dinleseydi bu perişan vaziyete düşmezdi
Müslüman olup Zehra ismini aldı
Budapeşte vatandaşı hanım Müslüman oldu

Amerikalı kadın, Müslüman oldu: 'İslâm’ın yardımseverlik prensibi etkiledi'
Sırbistanlı genç de Müslüman oldu
İsveçli genç Müslüman olarak “İbrahim” ismini aldı
Pew Research raporu: Müslümanlar dünya genelinde nüfusu en hızlı artan dini grup
Hz. Mevlâna’dan (rh) etkilendi Müslüman oldu: 'İnsanların kalbini kırmama' ile ilgili Hadis-i Şerif'ler beni çok etkiledi
Çağımızın Kur'an Tefsiri Risale-i Nur Külliyatını daha yakından tanıyalım?
İslam Dünyasına birlik çağrısı
Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Karadaği: Ümmet, Bediüzzaman'ı dinleseydi bu perişan vaziyete düşmezdi
Bursa İl Müftüsü Y. Selim Karabayır: Risale-i Nur'da her soruya cevap var
“Bediüzzaman bu ülkenin manevî mimarıdır”
Asılsız iddialar gerçeği gölgeleyemez - Risale-i Nur umumun malıdır
Çağımızın Kur'an Tefsiri Risale-i Nur Külliyatını daha yakından tanıyalım?
Risale-i Nur eserleri Şam camilerinde okunacak
Risale-i Nur Suriye’de…
Suriyeli tanınmış âlim, şehit Prof. Dr. Said Ramazan el-Butî: İslâm dünyası Bediüzzaman’ın metoduna muhtaç
İslam Aleminin Reçetesi: Hutbe-i Şamiye -1
Hutbe-i Şamiye ve İttihad-ı İslâm
İslâm âlemi Bediüzzaman’a kulak vermeli... Çözüm Hutbe-i Şamiye'de
Çare de çözüm de Bediüzzaman'da

Okunma Sayısı: 187
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı