Merhaba çok kıymetli Pazarola okuyucuları.
Sizlere bu hafta da biraz Trakya insanından bahsedeceğim. İlk olarak şunu söylemeliyim ki Trakya insanı samimidir, canayakındır, içtendir. Yani içinden ne gelip geçiyorsa dışarı o yansır. Bu komik yapar zaten Trakya insanını. Çünkü hiçbir şeyin, doğallığından ödün vermesine izin vermez. Meselâ bu sebeptendir ki birbirlerine çok sataşırlar, atışırlar. Bunu yaparken de enteresan benzetmeler kullanırlar. Meselâ çok kilo almış birine; “amdi aga bu ne be olmuşun gebe tavşan gibi” diyerek, derin uykuya dalmış birine uyandığında “ne uyudun ama be bayat balık gibi” diyerek takılabilirler. Bu “gibi” ile biten benzetmeler saymakla bitmez; “Gözlere bak şişe kapağı gibi”, “Kafam olmuş bulaşık süngeri gibi” bunlara örnek olarak verilebilir.
Hemen umudunu kaybeder Trakya insanı, sabırsızdır; “Te orda bir zamanzingo var, kurjala bakayım acık onu... yok yok açamaycan sen o kasayı belli oldu bırkalama en iyisi” cümlesi bunun göstergesidir. Veya “adaş olmaycaksa bırak be” sıklıkla kullanılan cümlelerdendir.
Zora geldimi hemen isyan eder, sitem eder Trakya insanı; “Nerden geldik buraya beya”, “Dedim ben sana girmeyelim bu işe diye”, “Oldu be paşam var mı başka isteğin”, “Aman beya erşey olcağına varır” gibi cümleler bu rahatlığın, zora gelememenin yansımalarıdır.
Çok çalışmaya gelemez Trakya insanı. Çok çalışmayı da gerektirmez şehirleri çünkü. Sakindir, küçük şehirlerdir Trakya bölgesindeki şehirler. Ama tembelliği de sevmez. Tembel, kolay para kazanmak isteyen insana “hampacı” der. Tabi ‘H’ harfi otomatik olarak düşer ampacı olur o kelime. Meselâ bir çekilişte araba kazanmışsınızdır. “Şş ampadan kaptın arabayı bana bak” diye tepki gösterirler. Çünkü alın teriyle kazanılanın yerini tutmayacağını bilirler.
Bu aftalık da nacizane tesbitlerimin sonuna geldik. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere oşçakalın!