"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sevap cihetinde yaşamak, günah cihetinde ölmek!

Cenk ÇALIK
02 Temmuz 2020, Perşembe
Fobi olarak adlandırılan ve günümüzde yüzlerce çeşiti tanımlanan korkularımız her geçen gün artmaya devam etmektedir. Kâinatla alâkalı insan hadiselere iman gözüyle bakamadığında hikmet ve ibret veçhini görememekte, dolayısıyla vehimlere kapılarak hayatını zindan etmektedir.

Korkuların zirvesinde ise ölüm korkusu yer almaktadır. Hatta denilebilir ki bütün korkular aslında ölümle doğrudan ilişkilidir. Güncel bir örnekle anlamaya çalışalım. Aylardır milyonlarca insan Covid 19 adı verilen bir virüsün kendisine bulaşmasından korkmaktadır. Peki bu korku neden kaynaklanmaktadır? sorusunun cevabını düşündüğümüzde % 2-3’de olsa kişinin ölümüne sebep olabilme ihtimalidir.

Peki, çare nedir? Ölüme nasıl bakmamız gerekir? Ölümde dahil olmak üzere bütün korkuların üstesinden nasıl gelebiliriz? Bütün bu soruların devası İhlâs Risalesi’ndeki haşiyede belirtilir: 

“Evet, sırr-ı ihlâs ile samimî tesanüd ve ittihat, hadsiz menfaate medar olduğu gibi; korkulara hattâ ölüme karşı en mühim bir siper, bir nokta-i istinaddır.”  1

Başta ihlâs olmak üzere dayanışmamız, birlik ve beraberlik bütün korkuların devası olduğunu belki nefsimiz anlamak istemeyebilir. Hatta konuyla ilgisini kuramayabiliriz. Nasıl oluyor da bütün korkularımızın en önemli sığınağı, dayanak noktamız ihlâs oluyor?

Ölüm hakikati üzerinden Üstad Bediüzzaman açıklamaya başlar: 

“Çünkü ölüm gelse bir ruhu alır.” 2 Bu cümle aslında bilmediğimiz bir pencere açmaz. Her insan bilir nefesleri sayılıdır. Bir gün doğan bir gün ölecektir. Tek kişi doğduğumuz gibi tek kişi öleceğiz. Tam bu noktada sonraki cümleyi okumak kafamızda o ana kadar ki bütün şablonların değişmesini sağlar: “Sırr-ı uhuvvet-i hakikiye ile rıza-yı İlâhî yolunda, âhirete müteallik işlerde, kardeşleri adedince ruhları olduğundan biri ölse “Diğer ruhlarım sağlam kalsınlar, zira o ruhlar her vakit sevapları bana kazandırmakla manevî bir hayatı idame ettiklerinden ben ölmüyorum.” diyerek, ölümü gülerek karşılar.” 3

İman hizmeti yapan bir şahs-ı manevinin küçük bir parçası olduğumuzda hadiseye tek kişi olarak bakılamıyor. 

O şahs-ı manevinin ne kadar üyesi varsa o kadar adet ruhlarımız olduğu anlaşılıyor. Zahiren tek kişi olsak da manen milyonlarca kişiyiz. Yeter ki hakikî kardeşliği ve Rabbimizin rızası doğrultusunda hareket edelim. Böyle yaptığımız takdirde ahiret cihetinin  milyonlar kuvvetinde olduğunu anlıyoruz.

Bu hakikat, insana o kadar şevk ve- rip motive etmektedir ki “ölümü gülerek!” karşılamasına vesile olmakta- dır. Zira, her saniye sevap kazanmaya devam etmektedir. Ölümü tadıp dünya hayatındaki vazifesini bitirmiş olması da bu hakikati değiştirmemektir. Çünkü, şahs-ı manevî kıyamete kadar yaşayacak, o dönemde yaşayan hangi kardeşi varsa o vazife yapılmaya devam ettikçe sevaplardan istifade etmeye devam edecektir.

Misalen Üstad Bediüzzaman Hazretleri zahiren 1960 yılında vefat etse de aradan geçen 60 yıl boyunca yapılan milyonlarca Risale-i Nur bütün hizmetlerden bir tamamiha sevabını almakta ve bundan sonrada almaya devam edecektir inşallah!...

Bu hakikat insana ölümün gerçek yüzünün ne olduğunu aşikârane gösterirken hizmet eden Nur Talebelerinin ölümü nasıl anlaması gerektiğini de son cümleyle Üstadımız şöyle nazara vermektedir: “Ve o ruhlar vasıtasıyla sevap cihetinde yaşıyorum, yalnız günah cihetinde ölüyorum” der, rahatla yatar.” 4

Daha önce böyle enfes bir ölüm tanımını okudunuz mu? Ölüm demek dünyadaki vazifeden terhis olmak demektir. Dolayısıyla kişi istese de artık günah işleyemez demektir. Zira, artık berzah hayatı başlamıştır. Dolayısıyla “günah cihetinde ölüyorum” ifadesini anlamakta zorluk çekmiyoruz.

Ancak sevap cihetinde yaşamaya devam etmek, aslında en doğru yer olan hizmette bulunmanın ne kadar azim kâr getirdiğini bir kez daha ibret almamıza vesile oluyor. Çünkü dünyada vazifesini, hizmetini yapan ve çoğunun adını dahi bilmediğimiz kardeşlerimiz her saniye bizlere hadsiz sevaplar kazandırmaya devam ediyor. 

Bu satırları okuduğumuza göre dünya hayatında vazifemiz devam ediyor demektir. Bizden önce milyonlarca Nur Talebesi vazifesini yaptılar. Bizlere de aynı sevapları kazandırdılar. Şimdi bizde gayret ederek berzahtaki ve gelecekteki Nur Talebelerine sevap kazandırmalı, aşkla, şevkle en iyi şekilde vazifemizi yapmaya gayret göstermeliyiz. Rabbim cümlemizi hakkıyla hizmet edenlerden eylesin inşallah!...

Dipnotlar:

1) Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 276. 

2) Age, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 276. 

3) Age, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 276. 

4) Age, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2017, s. 276.

Okunma Sayısı: 1805
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Türeli

    2.7.2020 06:25:42

    Allah razı olsun kardeşim, Risale-i Nur ile milyonlarca insanların imanını kurtarmaya ve ittihadı islamı ve hatta ittihadı insaniyeti kıyamete kadar muhabbet fedaileri ile tesis edecektir inşaallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı