Suyun içinde yaşayan balıklara benziyoruz.
Suyun kıymetini anlamak için bir balıkçının oltasına takılmayı bekliyor gibi günlerimiz geçiyor. Akıntıya kapılan bir yaprak misali nerede duracağımızı bilmeden en kıymetli sermayemiz olan zamanımızı tüketiyoruz. Risale-i Nur’daki müjde ve teşviklerden haberimiz yokmuş gibi yaşamaya çalışmak ne büyük bir tezat değil mi? Aklımızı, fikrimizi, ruhumuzu, kalbimizi mâlâyâniyatla doldurmaktan lüzumlu işlere sıra gelmiyor…
Sorular!..
Tüm bu menfî tabloya rağmen rotamızı Risale-i Nur’lara döndürdüğümüz takdirde az zamanda ciddi mesafe almak mümkün. Risale-i Nur hizmeti’nin insanlık tarihi boyunca hizmet eden diğer cemaatlerden farkını hiç düşündük mü? Cemaatler kendi içinde mukayese edildiğinde Risale-i Nur cemaatinin müstesna yeri olduğunu biliyor muyuz? Diğer cemaatlerin aynı netice almak için çok daha fazla gayret göstermesinden bizim ne anlamamız gerekiyor? Nazlı çocuklar gibi davranmaktan vazgeçme zamanı gelmedi mi?
Çare Risale-i Nur’da…
Çok sayıda teşvikten sadece birini hatırlamak bile anlamak ve yaşamak isteyene gerekli mesajı verecektir: “Eski zamandan beri hiçbir cemaat, Risale-i Nur’un şakirtleri kadar hak ve hakikat mesleğinde pek çok iş görmekle beraber, pek az zahmetle kurtulmamışlar. Bizim hizmetimizin ondan birini yapanlar, zahmetimizin on mislini çekmişler. Demek biz, daima “Şükür ve elhamdülillâh” dedirten bir haldeyiz.”1
Bütün zamanlar ve cemaatler!
Üzerimizdeki ihsan ve ikramı görmek ister misiniz? “Eski zamandan beri” ifadesini Hz. Âdem’den (as) itibaren düşünebiliriz. Yani, eski zaman bütün insanlık tarihini kapsar. “Hiçbir cemaat” derken bu konuda bir tane bile istisna olmadığına atıftır. “Risale-i Nur’un şakirtleri kadar” ifadesi bütün iman ve Kur’ân hizmeti yapan talebeler ile Risale-i Nur talebeleri mukayese için ayrıldığına işarettir. Yani önemli bir mukayese için tüm zamanlardaki bütün cemaatler bir tarafta, Risale-i Nur cemaati diğer taraftadır. “Hak ve hakikat mesleğinde pek çok iş görmekle beraber” ifadesinde gidilen yolun hak ve hakikat olduğunun ehemmiyet ve kıymetine binaen altı çiziliyor. Zira kainattaki en yüksek hakikat iman olduğundan bu talebelerin mesleğinin en değerli ve önemli meslek olduğu nazara veriliyor.
Az zahmet! Çok hizmet!
“Pek az zahmetle kurtulmamışlar” tespiti en az zahmet çekenlerin Risale-i Nur talebeleri olduğunu nazara verir. “Pek az zahmet” azlığı ifade etmekle beraber ne kadar zahmet çekildiği tam olarak anlaşılmadığı için üstadımız rakam belirterek akıllardaki soru işaretlerini izale eder: “Bizim hizmetimizin ondan birini yapanlar, zahmetimizin on mislini çekmişler.” Yani zahmetin arkasında müthiş bir rahmet var. Diğer cemaatlerin zahmetini düşününce Risale-i Nur talebelerinin zahmeti hiç hükmünde. Çok az bir zahmette bile on misli hizmet vücuda geliyor. Tarih boyunca hiçbir cemaate nasip olmayan bu ihsan karşısında nasıl davranmalıyız? Ne söylememiz gerekir? “Demek biz, daima “Şükür ve elhamdülillâh” dedirten bir haldeyiz.”
Evet sonsuz hamd olsun ki Risale-i Nur’u tanıyıp, bu aziz cemaatin bir ferdi olmamız ihsan edilmiş. Şimdi yol ikiye ayrılıyor. Ya gayretli bir şekilde hizmet ederek bu ikrama teşekkür edeceğiz ya da “Tuh o asrın gayretsiz adamlarına!”2 sözlerine muhatap olacağız…
Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası, s. 13; 2- Mektubat, s. 416