"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her insan bir kâinattır

Çetin ACAR
13 Nisan 2015, Pazartesi

Yani, şu kâinat denilen âlem-i ekber ve insan denilen onun misal-i musağğarı olan âlem-i asgar . . . .”
“Evet kâinattaki san’at-ı muntazamanın, küçük bir mikyasta numunesi insanda vardır. . . “

“Hem nasıl ki, şu insan gayet manidar bir mektub-u Rabbanidir, muntazam bir kaside-i kaderdir, öyle de, şu kâinat dahi aynı o kalem-i kaderle, fakat büyük mikyasta yazılmış muntazam bir kaside-i kaderdir” . . . “Şu âlem-i ekberi, mülk şeklinde inşa etmekle beraber, şu insanı dahi öyle bir surette halk etmiştir ve ona öyle cihazat ve aletler ve havas ve hissiyatlar ve bilhassa nefis, heva ve ihtiyaç ve iştiha ve hırs ve dâvâ vermiştir ki... “ (20. Mektup)

Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde bu gibi konulardan sıkça bahsedilmiştir. Kâinatın ve insanın yaratılışından, yaşayışından, ölümlerine kadar olan benzerliklerinden tutun, Cenâb-ı Allah tarafından mahiyetlerine yerleştirilen maddî element sayısından, manevî özelliklerine kadar olan ilişkiden anlıyoruz ki; Kur’ân’da, yeryüzünün halifesi diye ünlenen her insan büyütülse bir kâinat, kâinat küçültülse bir insan olur deyiminin doğruluğu ortaya çıkıyor.

Yaratılışla ilgili âyetlere bakıldığında; “Sonra onu sağlam ve korunmuş olan anne rahmine bir damla su olarak yerleştirdik” “Sonra o su damlasını pıhtılaşmış bir kan olarak yarattık. O pıhtılaşmış kanı bir parça et olarak yarattık. O et parçasını kemikler olarak yarattık. Kemiklere de et giydirdik. Sonra da onu bambaşka bir yaratılışla inşa ettik. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şanı ne yücedir!“ (Mü’minun Sûresi, 13-14)

Bediüzzaman Hazretleri de “Vücud-u insan tavırdan tavıra geçtikçe acip ve muntazam inkilâplar (değişimler) geçiriyor. Nutfeden, alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan azm ve lahme, azm ve lahmden halk-ı cedide, yani insan suretine inkilâbı gayet dakik (ince) düsturlara tabidir. O tavırların her birinde öyle kavanin-i mahsusa (özel kanunlar) öyle nizamat-ı muayyene (belirli düzenlemeler) ve öyle harekât-ı muttarıda (birbirini düzenli bir şekilde izleyen) vardır ki, cam gibi, altında bir kasıt, bir irade, bir ihtiyar, bir hikmetin cilvelerini (yansımalarını) gösterir,” (Sözler, 29’uncu Söz, s. 851)

İnsanın yaratılışındaki bu düzene baktığımızda; Nutfe (döl suyu), alaka (kan pıhtısı), mudga (et parçası), azm (kemik), lahm (giydirilmiş et) ve halk-ı cedid (yaratılmış yeni insan) âyetlerde bildirilen ve Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde geçen bu yaratılış düzeninde altı önemli değişikliği görmekteyiz.”

Kâinatın yaratılmasında da, ALTI önemli inkilâbatı tefekkür ettiğimizde göreceğiz ki, Cenâb-ı Allah’ın kâinatın yaratılışı ile ilgili müteaddit âyetlerinde ifade ettiği gibi “O Allah ki, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri ALTI günde yaratmış, sonra arş üzerinde hükmünü icra etmiştir” (Furkan Sûresi. 59).

Kâinatın ve insanın yaratılışlarında, her ikisinde meydana gelen önemli değişiklik sayısının “ALTI” olmasından anlaşılıyor ki “HER İNSAN BİR KÂİNAT, KÂİNAT TA BİR İNSANDIR.” Kâinatın nasıl yaratıldığını merak edenler, ana rahmine düşen hücrenin dünyaya insan olarak gelinceye kadar ki aşamalara bakması kâfidir.

Yine 29. Söz’de zikredilen “kavanin-i mahsusa” tabiri de her insan tek başına özel olarak yaratılmıştır. Hz. Adem’den kıyamete kadar hiçbir insanın birbirine benzemeyecek olması bu dünyadaki imtihanımızın ve ahiretteki hesabımızın da özel olacağının delilidir.

“Cenâb-ı Hak bir cevhereyi, bir maddeyi yaratmıştır. Sonra o maddeye tecelli etmekle, bir kısmını buhar, bir kısmını mayi kılmıştır. Sonra, mayi kısmı da, tecellisi ile tekasüf edip (yoğunlaşarak) zebed (buhar) kesilmiştir. Sonra, arz ve yedi küre-i arziyeyi o köpükten halk etmiştir. Bu itibarla her bir arz için hava-i nesimiden bir sema hasıl olmuştur. Sonra o madde-i buhariyeyi bast etmekle (genişletmekle), yedi kat semavatı tesviye edip, yıldızları içine zer etmiştir (ekmiştir). O yıldızlar tohumuna müştemil olan semavat, in’ikad etmiş, vücuda gelmiştir” (İşarat’ül-i’caz, 391) “ . . . gökler ve yer bitişik iken. Biz onları birbirinden koparıp ayırdık, her canlı şeyi sudan yarattık. . .”  (Enbiya Sûresi 30)

Maddî yaratılış itibariyle birbirini bu kadar benzeyen insan ve kâinatın manevî cihazatlarında da benzerlikler olduğunu görüyoruz. Meselâ insandaki muhabbet, öfke, aşk, gazap gibi hissiyatların kâinatta da bulunduğunu ve insanlar gibi tesbih, tahmid, şükür ve zikir ettiğini Risale-i Nur’lardan öğreniyoruz. “. . . kâinatın kalbinde mabuduna karşı sadık aşk. . .” (Lemalar 753) “Bu kâinat Seni (cc) Muhammed ‘in (asm) tesbihatının sedalarıyla tahmid ile tesbih eder.” (Lemal ar, 691) “İşte enva-ı dalâlet, derecatına göre az çok kâinatın yaratılmasındaki hikmet-i Rabbaniyeye ve dünyanın bekasındaki makasıd-ı sübhaniyeye zarar verdiği için, ehl-i isyana ve ehl-i dalâlete karşı kâinat hiddete geliyor, mevcudat kızıyor, mahlûkat öfkeleniyor.” (Lemalar 233)

Yaratılışlarından, yaşayışlarına, aşk, şükür ve zikirlerinden, hiddet ve öfkelenmelerine kadar benzerlikleri olan kâinat ve insanın; ölmeleri sonra tekrar dirilmeleri de birbirine benzeyecektir. “Evet nasıl ki insan küçük bir âlemdir, yıkılmaktan kurtulamaz; âlem dahi büyük bir insandır, o dahi ölümün pençesinden kurtulamaz. O da ölecek sonra dirilecek veya yatıp, sonra subh-u haşirle (diriliş sabahı) gözünü açacaktır.” (29. Söz, 863)

Cenâb-ı Allah bizleri, kâinat ağacının meyvesi olduğumuzu, ve bizlerden ne istediğini unutmadan vazife-i asliyemizi yerine getirenlerden eylesin.

Okunma Sayısı: 6496
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı