"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’da rüya (7)

Cevat ÇAKIR
01 Kasım 2020, Pazar
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri kendi gördüğü bir rüyadan şöyle bahsediyor:

“Biz zaman rüyada gördüm ki, Ağrı Dağı altındayım. Birden o dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı; sarstı cihanı. Füceten bir adam yanımda peyda oldu. Dedi ki: “Icaz ile beyan et, icmal ile icaz et bildiğin enva-ı icaz-ı Kur’ân’ı!” Daha rüyada iken tabirini düşündüm. Dedim, şuradaki infilak, beşerde bir inkılâba misal. İnkılapta ise elbet hüda-yı Furkani, Her tarafta yükselip, hem de hakim olacak. İcazının beyanı, zamanı da gelecek! O saile cevaben dedim: “İcaz-ı Kur’ân’ı, yedi menabi-i külliyeden tecelli, hem yedi anasırdan terekküb eder.” 1

Üstad hazretleri Mehmed Tenekeci’nin rüyası ile ilgili şunları söylemiş: “Kâtip Osman ve Mehmed Zühtü gibi hizmet-i Kur’âniyede eski ve ehemmiyetli ve kıymettar Tenekeci Mehmed’in de rüyası ehemmiyetlidir. Allah hayretsin. Isparta için çok hayırlıdır; onun içinde ehemmiyetli bir müjde var”. 2

Üstad Hazretleri hakikatlı bir rüyadaki konuşmasından şöşle bahseder: Hakikattar bir rüyada gördüm ki, insanlara diyordum: “Ey insan! Kur’ân’ın desâtirindendir ki, Cenâb-ı Hakkın mâsivâsından hiçbir şeyi, ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme.” 3

Zekâi’nin rüyası: “Bu sabah rüyamda, İstanbul’un Tophane sahiline benzer, saf ve berrak bir deniz kenarındayım. Kuşluk zamanında olduğunu zannettiğim güneşin ziyası, o derya-yı azîmin üzerinde hoş parıltılar husûle getiriyor. Ben deryaya müteveccihim. Denizin orta ve cenubu tarafından yüze yüze sahile gelen bir genç, omuzundaki bir sabanı sahile çıkardı. Orada bütün kardeşlerimize tahliyeden sonra istikbal edilmekteler iken, sahil boyunu takiben, garptan dolu dizgin iki atlı geliyor. “Üstad geliyor” dediler. Bu izdiham yarıldı. Hiç durmaksızın, mu mühib yağız atlı ve esmer çehreli iki zat, şarka doğru uzaklaştılar. Ben o deryaya dalmak üzere iken uyandım.” 4

Sikke-i Tasdik-i Gaybi’de Süleyman Rüştü, bir mektupta rüya ile ilgili şunlar yazılmış:

Birincisi: Risale-i Nur şakirtlerinden Rıza görüyor: Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm, camide Hazret-i Ebu Bekri’s-Sıddık Radıyallahü Anha emrediyor: “Çık, hutbe oku.” Ebu Bekri’s-Sıddık koşarak minberin en yukarı basamağına kadar çıkar, hutbe okur. Hutbe içinde cemaate der ki: “Bu söylediğim hakikatlerin izahatı Yirmi Dokuzuncu Sözdedir.” İkincisi: Risale-i Nur’un şakirtlerinden Osman Nuri diyor ki: Rüyamda, Şemâil-i Şerife muvafık, gayet nuranî bir surette Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı oturduğu yere dayanmış bir vaziyette gördüm. Bu anda bir sadâ geldi ki, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın bir yaveri geliyor. Kapılar birdenbire kendi kendine açıldı. Risale-i Nur naşirlerinin Üstadı olan zat içeriye girdi. Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm, Üstadımıza şefkatkârâne bir iltifat göstererek, dayandığı vaziyetten doğruldu. Ben de ağlayarak uyandım. Üçüncüsü: Risale-i Nur şakirtlerine köşkünü tahsis eden Şükrü Efendidir. Rüyada ona diyorlar ki, “Senin o köşküne Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm gelmiş.” O da koşarak gidip, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı çok nuranî ve sürurlu bir halde bulup ziyaret etmiş.” 5

Sikke-i Tasdik-ı Gaybi’de Rüştü’nün yazdığı bir mektupta Risale-i Nur’un müsadere hadisesi ile ilgili görülen bir kaç rüyadan bahsediliyor:

Risale-i Nur şakirtlerinin merkezi olan Şükrü Efendinin köşkünün komşusu seksen yaşında muhterem Adil Osman Çavuş namında bir zat, Risale-i Nur naşirlerine hücum zamanından bir gün sonra rüyasında görüyor ki: Güneş ile Kamer, beraber olarak köşkün içine girip parlıyorlar. Diğer bir rüyada Keçeci Mustafa Efendinin hafîdi Bekir yine hadise-i elîmeden bir-iki gün sonra görüyor ki, güneş kıble tarafından çıkıyor. Şuâatı içinde güneş yüzünde Risale-i Nur naşirinin sureti temessül edip, aynen güneşin kursunda görünüyor. Hem mütedeyyin bir kadın, yine hadiseden sonra görüyor ki, semavattan mübarek kâğıtlar yağıyor. Soruyorlar: “Bu nedir?” Rüyada demişler:  “Risale-i Nur’un sayfalarıdır.”  Yani, tabirce Risale-i Nur, Kur’ân’ın tefsiri olduğu cihetle, vahy-i semavî olan Kur’ân’ın semavî ve ilhamî bir tefsiridir. Hem yağmur gibi, insanlara kesretli bir rahmettir.

Isparta’da başımıza gelen bu hadiseden bir ay evvel bir zâta, rüyada ona deniliyor ki, “Resâili’n-Nur şakirtleri imanla kabre girecekler, imansız vefat etmezler.” Biz o vakit o rüyaya çok sevindik. Demek o müjde, bu müjde-i Kur’âniyenin bir müjdecisi imiş. 6                                                                   

SON

Dipnotlar:

1- B. Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, 102-103.

2- A.g.e., s. 130. 3- A.g.e., s. 167. 4- A.g.e., s. 185.

5- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, 118.

6- A.g.e., s. 277.

Okunma Sayısı: 3587
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    1.11.2020 14:56:58

    Cevad Bey Allah razı olsun.Özgün ve derli toplu bir çalışma.Aslında tüm rüyalar derlenip kitap olmalı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı