İlk toplantısında adı “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” olarak değiştirilen “süreç komisyonu”a katılan siyasî parti sözcüleri, siyasî pazarlık malzemesi hâline getirilmesiyle Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilişkilendirilmesinin “süreç”e güveni zedelediğini ikaz ettiler. Şeffaflıkla demokrasi, hukuk, temel hak ve özgürlüklerin genişletmesi mesajını verdiler. (gazeteler, 5.8.25)
Ne var ki “komisyonun aslî meselesinin anayasa ve hukuk reformu yazmak olmadığı”nı söyleyen Meclis Başkanı, her ne kadar “siyasî hesaplarla, dar tanımlarla, kalıplarla değil, cesaretle, vicdanla, adâletle hareket etme” teminatını verse de önceki istismar ve akametlerin tedirginliği devam ediyor.
Bu açıdan peşinen demokrasi ve hukuk uyarıları yapılıyor. Meseleleri müzâkere ve diyalog zemininde ele almanın önemini vurgulayan Yeni Yol Grup Başkanı Bülent Kaya’nın, en evvel “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukuk güvenliği, ifade özgürlüğü ve yargı kararlarının yerine getirilmesi inisiyatifiyle demokrasi ikazı”nın anlamı bu.
Bundandır ki “1993’ten bu yana “süreç”in 13 kez denenip başarılamadığını hatırlatan DEVA Partisi milletvekili Mehmet Emin Ekmen, iktidardakilerin “iç cepheyi sarsabilecek söylem ve eylemlerden kaçınılması” gereğini bildiriyor. “Muhalefet belediyelerine operasyonların güvensizliğe sebebiyet verdiği, samimiyetle geçmişteki süreçlerin tıkanma ve sona erme nedenlerinin analiz edilmesi ve ders alınması ışığında mâsumiyet karinesi ve ceza hukukunun esasları”nı nazara veriyor.
Ve “vatandaşlarımız dil ya da etnik kimlik temelinde ayrıştırarak kutuplaştırılmamalı, eğer müşterek geçmişimizi yok sayarsak, müşterek bir gelecek inşa etme imkânını da kaybederiz” diyen Demokrat Parti sözcüsü Haydar Altıntaş’ın merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “Türk milletine mensup olmak için vatandaşlık yeterlidir” sözüyle “anayasal vatandaşlık’ tanımı, “süreç”in tâkip etmesi gereken “yol haritası”nı, demokrasi ve hukuk eksenini ortaya koyuyor.
İKRAR
Siyasi operasyonların tahribatı
Esasen MHP’li Feti Yıldız’ın “diğer siyasî partileri düşman görmeyen, politik anlayışını buna göre biçimlendiren bir duruşa ihtiyacımız var, birbirimizi itibarsızlaştırmak yerine anlamaya çalışalım” uyarısı vahameti ele veriyor.
“Tutuklamanın yalnızca geçici bir tedbir olması, mâsumiyet karinesinin mutlaka korunmasıyla hukukunun temel ilkelerinin siyasi görüş ayrımıyla insan onurunu zedeleyen insanlık dışı muamelelere asla yer verilmemesi, yamalı bohçaya dönmüş infaz yasasını temel ve özgürlükleri genişletip adâlet ve eşitliği sağlayan tarzda yenilemeliyiz” ifadeleri vakıayı açığa çıkarıyor.
En son Bahçeli’nin Türkiye’nin belediyelere ağırlaşan soruşturmalar başta olmak üzere birçok alana yayılıp yoğunlaşan siyasi davalardan süratle kurtulması, sonuçta adâletin eksiksiz tecellisi sağlanmalıdır” çağrısı yargının istimaliyle siyasete baskı ve operasyonların açık ikrarı oluyor. (gazeteler, 11.8.25)
Bu ikrar, yargının siyasî komplo ve kumpaslara âlet edilmesiyle Türkiye’de demokrasiyi ve hukuku darbeleyen, ekonomiyi trilyonlarca lira zarara sokan 19 Mart siyasî operasyonlarının tahribatını bir defa daha tescilliyor.
“Sûreten adâlet içinde müthiş zulüm…”
“Adâletin tevziinde (dağıtılmasında) adâlet olmazsa zulüm görünür”; “Demek adliye memurları (savcılar ve hâkimler), hissiyattan ve tesirât-ı hâriciyeden (adâlet dışı etkilerden) bütün bütün azâde (tam bağımsız) ve serbest olmazsa, sûreten adâlet içinde müthiş günâhlara girmek ihtimali var…”
Bediüzzaman, (Münâzarât, 325; Tarihçe-i Hayat, 102)