Aslında daha tek parti devrinde, mânevi değerlere sahip çıkma vaadinde bulunan Demokrat Parti’nin sahaya çıktığı 1946 seçimlerinin ardından başlayan CHP’nin değişim süreci, DP’nin ilk icraat olarak 16 Haziran 1950’de Meclis’te ezanı aslına çevirmesine dolaylı destekle devam etti.
90’lı yıllarda DYP-SHP koalisyonunda SHP’li Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın Bakanlığa bağlı kütüphanelere Nur Risaleleri konularak afişlerle duyuruldu. Önceki Genel Başkan Baykal’ın partisine katılan başörtülülere törenle “rozet takması”yla ve Kocaeli Belediye Başkanı’nın “mahalle evleri”nde Diyanet’in kontrolünde müftülükçe Kur’ân öğretilmesi projesiyle bu açılım sürdü.
Baykal yolunu kesip “Çarşafı meşrulaştırdınız!” diye çıkışan bazı partililere, “Çarşaflılar da bu ülkenin insanı ve onların çocukları şehit oluyor. Kimsenin özel yaşamında nasıl giyineceğine karışmaya hakkımız yok; bu Türkiye’nin toplumsal bir parçasıysa bunu herkesin tabii karşılaması lâzım; hoşgörülü olalım ve düşmanlık yapmayalım” çağrısı yaptı.
***
DİN EĞİTİMİ VE İBADET HAKKINA SAHİP ÇIKILMASI
Süreç, Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olmasıyla daha da ivme kazandı. Öncelikle hukuksuz “başörtüsü yasağı”nın kaldırılmasına destek verdi. Daha sonra “Hatalarımızdan birisi, kadının başörtüsü sorununu Türkiye’nin bir numaralı sorunu haline getirdik. ‘Kadınlar başörtüsü taksın mı takmasın mı’ bunu konuştuk; çok samimi içten söylüyorum, bu yanlıştı” yakınması bunun ikrarıydı. (gazeteler, 15.1.2020)
Keza bu açılım, genel başkanlığının ilk aylarında “Cemaatlere saygılıyım, İnsanlarımız manevî dünyalarında cemaatlere yakın olabilir. Nurcu da olabilir, Süleymancı da… Yeter ki bunu siyasallaştırmasınlar” sözleri takdire değer bir başka demokratik tavırdı. (gazeteler, 21.9.2010)
AKP iktidarının Nur Risalelerini “torba yasa”ya sokuşturup bütün ikaz ve çağrılara rağmen Meclis’ten geçirdiği “bandrol yasağı”nın iptali için AYM’ye başvurusu da temel hak ve hürriyetleri savunma kapsamında önemli bir hamle olarak kayıtlara geçti.
Bu kitapları “devlet tekeli”ne almanın, öncelikle Anayasa’nın 90. maddesiyle kanunların üstünde “esas alınacağı” taahhüd edilen ve Türkiye’nin taraf olduğu “temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalar”a, bütünüyle “hukuk devleti” esasına, “temel hak ve hürriyetler”e, “sosyal devlet ve adalet ilkeleri”ne, “düşünceyi açıklama ve yayma, bilim ve sanat hürriyeti”ne, “mülkiyet ve miras hakkı”na, eser sahibinin mânevî ve mali haklarına aykırı olduğu tesbitini haklı bulan AYM’nin hukukî gerekçelere dayanarak yasayı iptalini sağlaması bu açılımın neticesiydi.
***
“MENFİ SİYASET”İN TUZAKLARINI BOŞA ÇIKARILMASI
Bundandır ki partisinin Meclis Grubunda, kendileri gibi düşünmeyenlerin de özgürce konuşmalarını, yazmalarını istediklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, iktidardakilere “Sen Said Nursi’nin kitaplarını yasakladın, biz o yasağa karşı kitaplar yasaklanmamalı diye Anayasa Mahkemesine gittik, ‘kitaplar yasaklanmamalıdır’” diyerek Risale-i Nurlar’ın basımını devlet tekeline veren kanunu iptal ettirdik” dedi. (gazeteler, 26.12.18)
En son Ayasofya’nın cami olarak ibâdete açılmas için “Bir dünya kültür mirası olan Ayasofya’da zaten ibadet yapılıyor aslında. Bunu iç siyasette kullanmamak lazım. ‘Acaba ben bunu söylediğimde CHP bana itiraz eder de ben de buradan oy devşiririm” diye düşünüyorsa, hayır bunu düşünmesin. Şimdi halkın büyük bir kesimi ibadete açılmasını istemektedir. Bir kararnamede müze yapılmış, bir başka kararnameyle de cami olarak ibâdete açılır, müze olmaktan çıkar” ifadelerini kullandı. (gazeteler, 4.7.20)
Hulâsa, “Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılması” olarak nitelendirilen “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”yle tescil edilen demokratik açılım “müsbet siyaset”in önünü açtı.
***
DÜZELTME:
Dünkü yazıda Bediüzzaman’ın Meclis’te neşrettiği on maddelik beyannâmenin tarihî 19 Ocak 1923’tür. Düzeltir, özür dileriz.