Çürüme, Türkiye’yi “hibrit/melez demokrasiler”den “otoriter ülkeler” arasına düşüren “tek kişilik ucûbe”de millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in yasama yetkisi ve denetim işlevinin berhava edilmesiyle tetiklendi.
Özellikle yargının “siyasetin sopası” haline getirilip yürütmenin güdümüne alınmasıyla hızlandı; “tepe”den “tâlimatlar”la Anayasanın “AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını bağladığı” hükmüne rağmen Yargıtay üzerinden dayatılan “hukuk tanımazlık”la âdeta dip yaptı.
İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısı’nın, HSK’ye “rüşvet, iş takibi, aracılık, para karşılığı bazı dosyaların kapatıldığı, yurtdışına çıkış yasağı kararlarının kaldırıldığına ilişkin “yargıdaki rüşvet ağı” şikâyeti, yargının iflasını tescilliyor.
YOLSUZLUK, HIRSIZLIK, RÜŞVET ÇARKI…
Yıkım, sadece yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının tasfiyesiyle kalmıyor; “mafya-bürokrasi-siyaset ilişkileri”ne dair iddialardan deprem paralarının akıbeti ile “depreme karşı önlemlerin alınması”na kadar muhalefetin Meclis’te verdiği araştırma ve soruşturma önergelerinin AKP-MHP oylarıyla reddi devam ediyor.
Keza 25 yolcunun can verip 328 kişinin yaralandığı Çorlu’daki tren kazasının sorumlulularının beş yıldır “bulunamaması”, hâlâ bir karara varılmaması, üzerinden on yıl geçen 34 vatandaşın katledildiği Uludere fâciasının devletin derin dehlizlerinde kaybedilmesi için muhalefetin Meclis’e sunduğu araştırma ve soruşturma önergeleri de geri çevrildi, çevriliyor.
“Ergene Nehri’ndeki kirliliğin nedenleri” ile “Marmara’da müsilaj sorunları” benzeri çevre ile ilgili araştırma önergelerinin görüşülmesi dahi reddedildi. Yüzde 400 fahiş zamlı ve enflasyonlu pahalılıktan KYK yurtlarında can alan asansör arızaları ve ihmallerin araştırılması talepleri de hiçbir gerekçe gösterilmeden kabul edilmedi, kabul edilmiyor.
Ve TBMM adına devletin kamu harcamalarını denetleyen ve bir yüksek yargı organı olan, ancak AKP iktidarında yetkileri tırpanlanan Sayıştay’ın âdeta denetim yapamaz hâle getirilmesiyle, denetim raporlarının makaslanıp kamu kurumlarında kanuna aykırılıklarla kamu zararları bulgularının raporlardan çıkarılmasıyla yolsuzluklar, hırsızlıklar, rüşvet çarkları, her türlü gasp ve soygun denetimden kaçırıldı, kaçırılıyor.
DEVLET CAN ÇEKİŞİYOR…
Seçilmiş başkanların hiçbir mahkeme kararı olmadan görevden alınıp yerlerine atanmışlarla partililerin atandığı “kayyım belediyeleri” ile iktidar belediyeleri ve bağlı şirketlere dair diz boyu ciddi iddialar hiçbir denetime tabi tutulmadı, tutulmuyor.
En son 2024 Bütçesinde Saray’ın günlük masrafı yüzde 85 oranında artışla 33.6 milyona çıkarılırken ve Sayıştay’ın sansürlenen Karayolları Genel Müdürlüğü 2022 yılı raporunda Londra mahkemelerinde tahkimli dolar garantili “yap-işlet-devret projeleri’nden bir tek Osmangazi Köprüsü için şirketlere 36 milyar 359 milyon lira ödendiği; bu tutarla bir Osmangazi Köprüsü daha yapmanın mümkün olduğu veya 7 milyon öğrenciye bir yıl boyunca bir öğün yemeğin ücretsiz verilebileceği” tesbiti ortadayken. (gazeteler, 23.9.23)
Özetle, “tek kişilik otokratik rejim”de yürütme yasamaya hesap vermezken, “kadının (mahkemelerin) satın alınmasıyla ölen adâletle devlet can çekişiyor.” Ayyuka çıkan ve siyasi partilere de bulaşan suiistimal şâibeleriyle, “rant ve siyaset” şâyialarıyle topyekûn çürümenin vahameti sırıtıyor.