Gündemin karambolunda kayan önemli konulardan biri AKP iktidarında, Türkiye’nin enflasyonda olduğu gibi insan hakları ihlâllerinde de dünyada en üst sıralarda olması.
Özellikle millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in yasama ve denetim işlevinin ıskartaya çıkarıldığı, Cumhurbaşkanı’nın defalarca “yargıya gereken tâlimatları verdik, yargı gereğini yapıyor” ikrarıyla yargının siyasallaştırılıp “siyasetin sopası” haline getirilerek bağımsızlık ve tarafsızlığının berhava edildiği “tek kişilik yönetim”de yoğun insan hakları ihlalleri önlenenemiyor.
Saray’ın telkinlerini peşinen “emir” telâkki eden “tâlimatlı” RTÜK’ün siyasi iktidarın yanlışlarına dikkat çeken televizyonlara ceza üstüne ceza yağıyor ve Basın İlân Kurumu’nca “havuz medyası”nın dışında kalan gazetelerin ilân hakkı kesiliyor.
TÜRKİYE’NİN “İNSAN HAKLARI KARNESİ” ÇOK ZAYIF
Özellikle 15 Temmuz Hâdisesinin akabinde 20 Temmuz sürecinde OHAL KHK’leriyle hiçbir hukukta olmayan gizli istihbarat jurnalli yargısız infazlarla, yüz binlerce vatandaş haksızlığa uğramış.
Binlerce akademisyenin görevlerinden alınmasıyla yetinilmeyip, rektörlük seçimleri kaldırılıp atamaları bütünüyle cumhurbaşkanının imzasına bırakılıyor. Vatandaşların oluşturdukları binlerce özel okul, yurt, sağlık kuruluşu, vakıf, dernek ve iş yerinin kapısına kilit vurma hukuksuzluğu sürüyor.
Siyasi, akademik, kültürel toplantılara yasak getiriliyor, siyasetçilerin siyaset yapmaları yasaklanıyor. Sivil toplum etkinlikleri engelleniyor. Anayasal bir insan hakkı olan toplantı ve gösterilere polis baskını emri veriliyor; göstericilere ters kelepçe vuruluyor, hatta darp ediliyor.
Yıllardır insan hakları raporlarını hazırlayan ana muhalefet milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun hazırladığı İnsan Hakları İhlâlleri Raporu’na göre bir tek Temmuz ayında dünyadaki 399 işkence olayının 47’sinin Türkiye’de olması, 11 demokratik eylemin yasaklanması, etkinliklerde aralarında çocukların bulunduğu 359 kişinin gözaltına alınması Türkiye’nin “insan hakları karnesi”ni ele veriyor.
CEZAEVLERİNDE 1600 AĞIR HASTA VAR
Hâlâ Türkiye cezaevlerinde 1600 civarında ağır hasta, 300’e yakın bebekli anne var. Kendilerini ifade edemeyen, avukatlarını, yakınlarını tanımayacak derecede hastalıkları ağırlaşan hastalar zorla duruşmaya götürülüyor.
Sırf siyasi sâiklerle insan hakları, dernek, vakıf ve meslek örgütleri ile siyasi partilerin çok sayıda üye ve yöneticisi, üniversite öğrencileri tutuklanıyor; açılan davalarla üzerlerinde baskı oluşturuluyor.
Bu arada yerel yönetimlere başta seçilmiş belediye başkanları olmak üzere her düzeyde siyasiler görevden alınmış, yerlerine çoğu iktidar partisinden seçilmemiş partililer “kayyım” olarak atanmış.
Ayrıca muhalefete mensup siyasetçilere, gazetecilere, siyasi partilere, sivil toplum teşkilatlarına öldürme ve yaralamalarla sonuçlanan saldırılar cezasız bırakılarak geçiştirilmiş. Dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekilleri tutuklanmış. Siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin binalarına saldırılara ciddi hiçbir soruşturma açılmazken, liderlerine linç girişimi ve organize tahrik ve saldırılar “protesto” olarak çarpıtılıp geçiştirilmiş…
Bundandır ki raporunda “insan hakları ihlâlleri ağır biçimde dayatılıyor” tesbitinde bulunan Tanrıkulu, “AKP’nin yirmi yılda Türkiye’yi getirdiği yer; zâlimlik ve zulümde eşitliktir” hükmünü veriyor.