"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Yargı krizi”yle siyasi operasyon

Cevher İLHAN
15 Ekim 2020, Perşembe
Anayasa Mahkemesi’nin, milletvekilliği düşürülen Enis Berberoğlu’nun “hak ihlâline uğradığı ve yeniden yargılanması gerektiği” kararını İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin “tanımayıp” diretmesi, güvenin sıfırlandığı yargının bütünüyle yürütmenin güdümüne girdiğinin son göstergesi oldu.

Aslında “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir” diye başlayan Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” ibâresi gerçeği ortaya koyuyor. 

Anayasaya göre “yeniden seçilmekle yeniden dokunulmazlık kazanan” milletvekili hakkındaki AYM kararı beklenmeden haksız ve hukuksuz apar topar tezkereyi Meclis’te okutmuş olan Meclis Başkanı’nın davetle milletvekilliğini iade etmesi ve yerel mahkemenin de “gerekçeli kararı” açıklanır açıklanmaz derhal gereğini yerine getirmesi gerektiği açıkça ortada. 

YARGININ SİYASETİN EMRİNE SOKULMASIYLA

Vakıa şu ki, bir gün önce İstanbul’a giderek Cumhurbaşkanı ile bir buçuk saat süren görüşmenin ertesi gününde saat 12’de “ancak kesin hükmün ortadan kalkması halinde değerlendirme yapılabilir” açıklamasından bir buçuk saat sonra yerel mahkemenin “Berberoğlu hakkındaki davanın dokunulmazlık nedeniyle durması istemini reddettiği” duyurusuyla açığa çıkan “yargı krizi”, yürütmenin yargıya baskı ve tâlimatının işâretlerini veriyor.  

Vaziyet, “TBMM, Türkiye’deki bütün kurumlarda olduğu gibi Anayasa, iç tüzük ve kanunlara göre hareket etmektedir. Sonuç itibariyle Anayasa, iç tüzük ve kanunlara göre karar vermek zorundayız” diyen, peşinden “kesin olan” yüksek mahkeme kararı için “kesin değil” diye devam eden, millet irâdesinin temsilcisi milletvekillerinin haklarını, hukuklarını ve “yasama dokunulmazlığını” korumakla yükümlü Meclis Başkanı’nın da vesâyet altına sokulduğunu ifşa ediyor.  

Zira hukukçular, Anayasada “AYM kararlarının kesin olduğu” ve “yasama, yürütme, yargı ve idare makamlarının uyması gerektiği” hükmünün Anayasada açıkça yer aldığını bildiriyorlar.  

Cumhurbaşkanı’nın daha evvel “AYM kararlarını tanımıyorum” çıkışına benzer “yerel mahkeme”nin yüksek mahkemenin kararını “takmaması,” direnişi, öncelikle “mahkemelerin bağımsızlığı”na dair Anayasa’nın 138. maddesinde belirtilen “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar;  hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” esaslarının tahribiyle “hâkim teminatı” ve “mahkemelerin bağımsızlığını” ortadan kaldırıyor. 

Ve iktidar partisi il başkanlarının valileri kontrolüyle kalınmayıp “yerel mahkemeler”in siyasi iktidarın birer organı haline getirildiği vartada bu vaziyet AKP’li eski bir Meclis ve Adalet Bakanının “Anayasanın 138 maddesi ölmüştür” ikrarını teyid ediyor. 

KAOSA ZEMİN HAZIRLANIYOR…

Özetle, yerel mahkemenin “üst mahkemenin verdiği karara uymayacağı” başkaldırışı, Türkiye’de siyasetin hoyratça müdahalesiyle hukukun vahim çürüyüşünü deşifre ediyor. 

Anayasadaki açık hükümlere rağmen yüksek mahkeme kararlarının uygulanmaması sorumsuzluğu, Türkiye’de hukukun üstünlüğünü bir defa daha yerle bir ederken, Türkiye’de kurumların çöktüğü, demokrasinin ıskartaya çıkarıldığı ve yargının yürütmenin / siyasetin güdümüne sokulduğu “devlet krizi”ni daha da derinleştiriyor.  

Görünen o ki, bütün kamuoyu yoklamalarında “cumhur ittifakı”nın yüzde 43’leri aşmaması paniğiyle hukuku iyice ıskartaya çıkaran tuhaflıklara tevessül ediliyor. 

Dolar-döviz, faiz, işsizlik ve enflasyonun kat kat artmasıyla ekonomide baş gösteren çöküşe, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Ege’de iflas eden, en son Ankara’nın dışlandığı Azerbaycan – Ermenistan “ateşkesi”yle su yüzüne çıkan dış politikadaki fiyaskoya karşı “iktidar cephesi” panikte.  

Bundandır ki, siyasi iktidarın millet nezdinde tükenişiyle, ülkeyi kaosa sürükleyen, kamplaşmayı, kutuplaşmayı ve ötekileştirmeyi tahrikle azdıran garabetlere giriliyor.  

Yine bundandır ki bir AYM üyesinin, sonradan silip özür dilediği tweet’i üzerinden koparılan gürültüyle “yerel mahkeme”nin hukuksuzluğu çarpıtılıyor, gerçek gündem manipüle ediliyor. Hakaretlerle dolu tehditler savruluyor. Algı operasyonlarıyla âdeta kaos ve kargaşaya zemin hazırlanıyor. 

Ama boşuna, bütün göstergeler siyasi iktidar için “yolun sonu”nu gösteriyor. 

Okunma Sayısı: 2734
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    15.10.2020 10:09:18

    28 Şubat sürecinde kıt'a duuur denilen yargımıza şimdi ise verilen emre uuuuy ve ona göre karar verin emri ile hareket ettirildiği kanati toplumuzda hakim dir.

  • Oğuz Yiğiter

    15.10.2020 04:08:35

    Inşaallah ; Millete hizmetteki bayrak yarışı ve vazife devir teslimi, normal demokratik teamüllerle, büyük bir olgunlukla, centilmenlikle gerçeklesir. Zira şahıslar fâni. O makamlara gelinir ve gidilir, Milletin rızası ve isteğiyle...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı