Kısa bir ders: Hafta sonu oldu tatil dedin
Hafta içi oldu mesai dedin. Acaba dört yıllık bir fakülte mi bitirmeliydin bu ders için?
Lisans mi okumaliydin hadi iki yıllık yüksek lisans da olur. Gel gel çok uzattık bu işi kısa bir ders var bahanelerini bir anda erteleyeceğin.
Kısa bir dersle kıssa alabileceğin bir ders var.
Dersimiz: Açlık
Okulumuz: Ramazan
Evet açlık dersiyle tüm bahanelerini unuttun. İşte daha ilk günden dersinin hisselerini aldın daha ilk derslerde henüz 4-5 saat oldu. Gözlerin açıldı. Ahh o aylardır uyuyan kalbin gaflet gözlüğünü atıyor. Acz ve fakr gözlüğünü takıyor herhalde. Bir anda yepyeni bir alem açılıyor ona. Bu alemde aciz ve fakir olduğunu anlıyor. Ve Kadir-rahimin dergâhına yanaşmak hissediyor. Alemde ne güzel rahmetler varmış. Her bir varlık nice rahmet tecellilerine mazharmis. Bu kadar varlığı rahmetle dolduran Kadir-rahime sonsuz bir şükür çıkıyor hissinden. Allahu Ekber diyor. Yepyeni bir şükür kapısı açılıyor kalbine. Beni de böyle terbiye eden Rabbi rahimime sonsuz şükrediyorum diyor.
“Dua eden adam anlar ki: Birisi var; onun hatırat-ı kalbini işitir, herşeye eli yetişir, her bir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına meded eder” (Sözler, s. 318) sırrı çıkıyor ortaya.
Bu sırdan öyle hisler çıktı ki. İyi ki aç kalmışım. Ruhumun gözlerini açmışım. Açlık nimeti için Rabbine bir kez daha şükretti.
Bu ne güzel ders sırrını böyle kısa ve öz veriyor. Başta çok temkinliydim. Bu derse girmekte. Kısa bir açlıktı. Nefsim alışmıştı kolaylığa. Ama şükürler olsun geldi 11 ayın sultanı.
Daha dersin devamına gelemedik. Bu ne yoğun bir ders, daha ilk günü bitmeden sırlar çıktı ortaya. Demek ki ayrı bir sır var bu ayda. Yağmurların çok faydalı olduğu ma-i Nisan gibi. Kısacık ömrümüzü bereketlendiriyor. Fani ömrümüzü baki yapıyor. Öyle diyordu Bediüzzaman.
Bediüzzaman’dan aldığım bu dersle ramazan dersi feyizleniyor. Evet bu ders kısa ve öz. Sözün güzelliği kısalığınndadır demiş hem de ibni Sina:
Yani: “İlm-i Tıbb’ı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye.
Yedikten sonra dört-beş saat kadar daha yeme. Şifa, hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin mikdarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir.” (Lemalar, s. 147)
{(Haşiye): Yani vücuda en muzır, dört beş saat fâsıla vermeden yemek yemek veyahut telezzüz için mütenevvi yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır.} (Lemalar, s. 147)
Bir ders de ondan aldım. Bir ders de Bediüzzaman’dan. Bir ders de ramazandan.
Ramazan dersimiz mübarek olsun.