"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Acı gerçekler

Faruk ÇAKIR
06 Ekim 2019, Pazar
Hayatın gerçekleri insanları ‘aklın yolu bir’e getiriyor. Kabul etmeyenler de vardır, ama Risale-i Nur eserlerinin ortaya koyduğu tesbitleri vaktinde ve zamanında hayatımıza aksettirmiş olsaydık pek çok meseleyi erkenden çözmüş olurduk.

Meselâ, Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nur eserlerinde en büyük düşman olarak ‘cehalet, fakirlik ve ihtilâf’ sıralanır ve bu düşmanlara karşı da ‘sanat, bilgi ve ittihad’ tavsiye edilir. Türkiye işlerini bu tesbite göre yapmış olsa ve hayalî düşmanlar yerine insanları ve insanlığı mahveden bu ‘düşman’lara karşı mücadele etmiş olsa çok daha iyi noktalara gelmiş olmaz mıydık?

Bazıları değişik vesilelerle diyor ki, “Niçin ikide iki Risale-i Nur’a atıf yapıp oradaki tesbitleri hatırlatıyorsunuz? Yok mu başka eserler?” Onlara kısaca demek icap eder ki, “Biz bunları biliyor ve delilleriyle ortaya koyarak tavsiye ediyoruz. Bunun gibi istifade edilecek başka eserler varsa siz de onları ortaya koyun, örnek verin, tavsiye edin.”

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Osman Tıraşçı’nın, Trakya Üniversitesi Balkan Kongre Merkezi’nde düzenlenen “Uluslararası Balkanlar ve İslâm Sempozyumu”nda yaptığı konuşma bu meseleyi hatırlattı. Bilgiyi üretmeyenlerin, üretilen bilginin takipçisi hatta mahkûmu olmaya mecbur olduklarına işaret eden Tıraşçı, konuşmasında şöyle demiş: “Zira İslâm dünyası bugün bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler, dahası ilâhiyat alanında bilgiyi üretme, güncelleyip değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda maalesef zamanın gerisinde kalmıştır. Bu mesafeyi âcilen telâfi etmek durumundayız. 

Sahih bilgi zeminini kaybettiğimizde, bilgiyi üretmeyi ve geliştirmeyi ihmal ettiğimizde, sağlıklı düşünmeyi, sorunları tesbit etmeyi ve çözüm üretme imkânını da ne yazık ki kaybediyoruz. Dolayısıyla İslâm dünyası, bütün boyutlarıyla bilgi ve bilimle irtibatını en güçlü hale getirmelidir. Bu açıdan bugün İslâm coğrafyasının en önemli ve öncelikli meselesi eğitimdir, fakat unutmayalım ki karşımızdaki en zorlu düşmanımız cehalettir. Cehaletin üstesinden gelmenin yegâne yolu da hayatımızın her alanını bilgiyle donatmaktan geçmektedir. Zira bilgiyle yücelip hikmetle beslendikçe cehalet ortadan kalkacak, yüreklerimiz muhabbetle birleşecektir.” (AA, 3 Ekim 2019)

Peki, ifade edildiği üzere İslâm dünyası bugün ‘bilim ve teknik’ bir yana, ‘ilâhiyat alanında’ dahi bilgiyi üretme ve hayata kılavuz yapma konusunda zamanın gerisinde kalmışsa bu durum nasıl yorumlanabilir? Müslüman ve icabında ‘İslâm dünyası’na örnek olma iddiasında olan bir ülkenin ilâhiyat konusunda dahi ‘geri’de kalmış olması; değirmende un olmaması anlamına gelen bir zıtlık değil mi? Müslüman bir ülke ilâhiyat konusunda dahi öncü ve örnek olamadıktan sonra başka mesleklerde lider olabilir mi? Ve bu durum kabul görür mü?

“İslâm coğrafyasının en önemli ve öncelikli meselesi eğitimdir” ve “Unutmayalım ki karşımızdaki en zorlu düşmanımız cehalettir” tesbiti önemsenmeli ve gereği de yapılmalı. 

En büyük düşman olan ‘cehalet, zaruret ve ihtilâf’a karşı en güzel çare yine Kur’ân eczanesinden Risale-i Nur eliyle bize hatırlatılıyor: Sanat, marifet, ittihad...

Okunma Sayısı: 3237
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı