Umumi kabul gören bir prensibe göre; camiye, okula ve kışlaya siyaset girmemeli.
Çünkü buralar herkese açık, herkesi ilgilendiren ve herkesin sahip çıkması gereken yerlerdir. Böyle yerlere siyaset girdiğinde sancılar başlar, rahatsızlıklar artar ve esas zarar bu cami, okul ve kışlaya verilmiş olur.
Tabii ki bu prensibi dikkate almayan kişiler de vardır. Onlara göre siyaset her yere girmeli. Nitekim ellerinden geldiği kadar bu yanlışta ısrar ediyorlar. Bu davranışlarının temelinde umumi kabul gören ‘Camiye, okula ve kışlaya siyaset girmez’ prensibini içten içe reddetmeleri olsa gerek. Belki bunu açıkça ifade etmiyorlar ama bu niyet ve düşüncede oldukları fiilen görülüyor.
Ülkemizde, çokluktan kinaye “72.5 millet var” denilir. Muhtemelen başka ülkeler de böyledir. Dolayısı ile “72.5 millet”in olduğu yerdeki camilerde de “72.5 farklı anlayış” olabilir. Bu anlayışları ‘kavga’ya tutuşturacak şekilde ihtilafları arttırmaya yarayan siyasetin camiye girmesi bu bakımdan çok büyük zarar verir.
Yanlış anlaşılmasın, burada hassas bir nokta var: “Camiye siyaset girmesin, camide siyaset yapılmasın” demek “Camilere siyasetçiler girmesin” demek değildir. Elbette camiye de, okula da, kışlaya da siyasetçiler işleri icabı girebilir ve girmelidir. Ancak buralara siyaset propagandası için değil, o yerlerde yapılması gereken iş için girilir. Kim girerse girsin, camide ibadet edilir. Dolayısı ile siyasetçiler camiye mutlaka girmeli, ama ibadetini yapıp çıkmalı. “Buraya gelmişken iki kelam da siyaset konuşalım” tavrı kesinlikle doğru değildir.
Kim olursa olsun böyle yapan siyasetçiler hem kendilerine, hem camiye, hem de bütün Türkiye’ye zarar verir. Siyasî kimliği olanların camide, okulda ve kışlada siyaset yapması kabul görmez ve görmemeli. Esasında böyle durumlara en başta Diyanet İşleri Başkanlığı uygun lisanla itiraz etmeli. Hadi onlar itiraz etmedi, insanları din konusunda aydınlatmak için yola çıktığını ilan eden sivil toplum kuruluşları devreye girmeli ve “Bu yapılan yanlıştır. Cami herkesindir ve öyle kalmalıdır” anlamına gelen açıklamalar yapılmalıdır.
Ülkemizde çok sayıda siyasi parti vardır ve bu farklı partilere oy veren ve aynı zamanda ‘cami cemaati’ olup ‘başka parti’ye oy verenlerle aynı safta duran, beraber namaz kılanlar vardır. Bu da eşyanın tabiatına uygun bir durumdur. İki farklı partiye oy veren ama aynı safta namaz kılan iki kişi “Senin partin, benim partim” diye camide tartışmaya başlasa bunun vebalini kim ödeyecek? Düşünün ki cuma namazına gidildi ve farklı partilere oy verenlerin olduğu kalabalık cemaate, bir partinin / tek partinin propagandasını yapan bir hutbe okundu. Bu camide, bu ibadette, bu hutbede insicam kalır mı?
“En iyi parti bizim parti. Camiye gelenler mutlaka bu partiye oy vermeli. Vermeyen gelmesin” denilebilir mi? Denilmezse, hangi parti olursa olsun herhangi bir partinin lehine konuşma, vaad, hutbe yapılamaz ve yapılmamalıdır. Hele hele herhangi bir siyasi kimliği olan kişinin camide siyasi mesaj olan bir konuşma yapması kesinlikle doğru değildir. Bu hal en başta cemaate ve camiye zarar verir ve veriyor.
Bu noktadaki davranışlara ilahiyat camiasının sessiz kalması, hele hele destek verir şekilde hareket etmesinin büyük vebali vardır.
Bizden hatırlatması: Camiye, okula ve kışlaya siyaset girmesin, girmesin, girmesin.