Virüs salgını sebebiyle okullardan uzak kalan öğrenciler, yeni eğitim yılının başlaması sebebiyle okulları şenlendirdi.
Ders zili çaldı, ama esasında bu zil ‘dert’leri haber veriyor. Üzücü, ama herkesin bildiği üzere milyonlarca öğrencinin okula gittiği ülkemiz, eğitimde arzu edilen seviyede değil. Bazıları bu tesbite itiraz edebilir, ama Türkiye’yi idare edenler bile “Eğitimde ve kültürde arzu ettiğimiz seviyelere gelemedik” itirafında bulunuyorlar.
Sanal âlemdeki bazı yorumlara bakılırsa Türkiye’deki eğitim iyi ve pek çok ülkeyi geride bırakmış durumda.
Bu yorumu yapanlar, bütçeden eğitime ayrılan ‘pay’a bakıp bu hükmü veriyorlar. Bu iddia sahiplerine göre eskiden Millî Eğitime daha az pay/para ayrılırken; son yıllarda bu miktar artmış.
Eğitimin sadece para işi olmadığını görmek istemeyen bu anlayışla bir yere varmak mümkün olur mu? Tabiî ki eğitim için para gereklidir. Ama para ve maddî imkân tek başına işe yaramaz. Eğitim işi bir yıllık değil, belki bin yıllık planlamalarla, hedeflerle ve gayretlerle ancak arzu edilen seviyeye gelir. Ve çok daha önemli olan, ‘iyi öğretmen’leri yetiştirebilmektir. İhtiyacı karşılayacak sayıda ve tabiî ki iyi kalitede öğretmen yoksa eğitim sisteminin iyi işlemesinden ve mezun olan öğrencilerin başarısından bahsetmek mümkün olur mu?
İhtiyacı karşılayacak kadar ‘iyi öğretmen’ler bir yana, bugün itibarıyla ‘yeterli sayıda öğretmenin olmadığı’ bir gerçekle karşı karşıyayız. Sendikalara her fırsatta öğretmen açığından bahsediyor. Diyelim ki on bin öğretmen açığı var. Bu açıkla, bu öğretmensizlikle kaliteli eğitim yapılabilir mi? Eğitimciler bu sayının çok daha fazla olduğunu zaten ifade ediyorlar. Farz ediniz ki on bin değil de beş bin öğretmen açığı var. Bu bile bir nakise olmaz mı?
Hatırlamak lâzım ki, Türkiye’yi idare edenler yanlış olarak “İtibardan tasarruf edilmez” demişti. Esasında tasarruf edilmemesi gereken şey, eğitim olmalı. İyi, kaliteli bir eğitim için bütün imkânlar seferber edilmeli. Çünkü eğitime yapılan yatırım ‘insan’a yapılmış demektir. Her kademede iyi, eğitimli, yetişmiş insana ihtiyaç vardır.
Türkiye, son yıllarda okul binalarını yenileyerek depreme dayanıklı hale getirdi. Bu doğru bir adımdı. Ancak eğitimin dertlerini sadece bina olarak görmek ve yenilenen binalarla övünmek çok yanıltıcı olur. İyi ve kaliteli eğitim için en önce çok iyi yetiştirilmiş öğretmenlere ihtiyaç vardır. İnanın iyi öğretmen ve iyi kitaplarla ‘çadır’larda dahi iyi ve kaliteli eğitim verilmesi mümkündür.
Eğitim konusundan da millete çok yanlış bilgiler verildiğine şahit olunuyor. Meselâ, geriye dönüp baktığımızda, başlatılan bir proje vardı ve bu proje ile öğrencilere ve öğretmenlere bilgisayar verilecekti. Evet, bu vaad kısmen tutuldu, ama sınırlı sayıda öğrenci ve öğretmene bilgisayar verilebildi. Sonra proje fiilen unutuldu. İlk başlarda “Bilgisayara kavuşan öğrenci ve öğretmenler eğitimin kalitesini arttıracak” deniliyordu. Muhtemelen faydalı olmuştur, ama arzu edilen seviyede bir fayda sağlandığını kim söyleyebilir?
İtibardan değil, eğitimden ve insan yetiştirmekten tasarruf edilmez. Bunu anlayıp ona göre adımlar attığımız gün, eğitim sistemini çözüm yoluna sokmuş oluruz. Başka türlü ‘dert zilleri’nin susması mümkün değil vesselâm.