Boş övünmelerin işe yaramadığını gösteren yeni bir raporla karşı karşıyayız. BM Dünya Mutluluk Raporu’na göre en mutlu ülke Finlandiya olmuş. Türkiye ise 104. sırada yer almış.
Dünya Mutluluk Raporu, Birleşmiş Milletler’in 149 ülke arasında yaptığı değerlendirmeyle ortaya çıkmış. Buna göre ilk üç sırada Finlandiya, Danimarka ve İsviçre yerleşmiş. Geçen yıl 93. sırada olan Türkiye ise 104. sıraya geriledi. Rapora göre en mutsuz ülke ise bu yıl da yine Afganistan olmuş.
Peki, bu rapora itibar edilir mi? Bazı idareci ve yöneticiler rapora itibar etmeyi gerekli görmeyebilir. Ancak böyle düşünenlerin yapması gereken başka bir iş var: Benzer bir araştırmayı yapıp yeni bir ‘mutluluk sıralaması’ yapmak. Ayrıca yapılan alternatif ‘liste’nin dünya nezdinde kabul görmesi de icap eder.
Daha doğrusu şu: “Bu rapor, liste bizi bağlamaz. Rapor doğru bilgileri göstermiyor. Dünyanın en mutlu ülkesi bizim ülkemizdir” denilse, en başta bu beyana ülkemizde yaşayan 80 milyon inanır mı?
Ayrıca, mesele dünyanın inanıp inanmaması da değil. Türkiye’de yaşayan insanların ‘dünyanın en mutlu insanları’ olmasını istemez miyiz? Ya da ülkemizde yaşayanların böyle bir hakkı yok mu? Niçin başka ülkelerde yaşayanlar mutlu olsun da, Türkiye’de yaşayanlar mutluluğa hasret kalsın? Dünyada yaşayan 7 milyar insanın da mutlu olması mümkün değil mi? İdarecilerimiz bunun için ellerinden gelen gayreti gösteriyor mu? Ya da böyle bir gayret gösterilmesi gerektiğini samimî olarak düşünüyorlar mı?
Bakalım, bazılarının itiraz ettiği ‘rapor’ neye göre hazırlanıyormuş: Gayrisafi yurt içi hasıla, sosyal destek, ortalama sağlıklı yaşama süresi, vatandaşların kendi hayatlarıyla ilgili karar alabilme özgürlüğü, cömertlik ve ülkedeki yolsuzluk düzeyinin değerlendirilmesi.
Şimdi bu ölçü ve kriterlere göre böyle bir tablo çıkması sürpriz olabilir mi? Belki ‘mutluluk’ kilo ile, miktar ile ölçülemez; ama bir ülkenin sahip olduğu para, vatandaşın aldığı ya da alabildiği sosyal destek, vatandaşın karar alabilme hürriyeti ya da ülkedeki yolsuzlukların tesbiti ve ‘ölçülmesi’ mümkündür.
Başka pek çok raporda olduğu gibi maalesef ‘İslâm ülkeleri’ bu raporda da iyi yerlerde değil. Rapora göre ilk 10’a giren ülkelerin dokuzu Avrupa ülkeleri. Hem Türkiye hem de İslâm ülkeleri böyle bir ‘rapor’u hak etmiyor. Ancak burada kabahati yanlış yerde, yani ‘raporu hazırlayanlar’da aramak en yanlış iş olur. Hem Türkiye’yi hem de diğer İslâm ülkelerini idare eden siyasetçilere düşen; bu raporu tersine çevirecek, İslâm ülkelerini ‘en mutlu ülkeler’ haline getirecek politikalar uygulamaktır.
Hem Türkiye hem de diğer İslâm ülkeleri bunu yapabilir. Yeter ki “fıtrat dini İslâm”a uygun iş ve işlemler yapılsın. Hak, hukuk, adalet, liyakat, ehliyetin el üstünde tutulduğu bir “İslâm dünyası” netice olarak ‘mutluluk raporu’nun da en ön sıralarında olmaz mı?
Hak, hukuk ve adalet milletimizin hakkı olduğu gibi ‘hukuk’ da milletimizin anadan doğma hakkıdır.