Hak, hukuk ve adalet; insanlığın sahip olmak istediği ortak değerlerdir. Her ülkede az ya da çok haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik olabilir. Çelişki, en ‘haklı, hukuklu ve adaletli’ olması icap eden “İslam ülkeleri”nin bu konuda sınıfta kalmış olmalarıdır. “Adalet mülkün temelidir” anlayışına sahip olan ya da olması gereken bu ülkelerin kendi vatandaşlarına haksızlık yapması nasıl ve ne ile izah edilebilir?
Bu mesele, zalim İsrail’in Gazze’yi bombalamasıyla bir defa daha dünya gündemine gelmiş oldu. Bu işgale, bu zulme en üst perdeden itiraz etmesi gereken “İslam ülkeleri” daha doğrusu bu ülkeleri idare edenler belki konuştular, ama zulmü durduracak kararlı adımlar atamadılar. Hatta, zalim İsrail’in hukuk önünde mahkum etmek için adım atmak bile Güney Afrika ülkesine kaldı!
İslam ülkelerinde ‘tam adalet’ hakim olmuş olsa, hazırlanan uluslar arası raporlar bu ülkelere ‘kırık not’ verir miydi? Nitekim, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) 2024 Dünya Raporu’nda Türkiye’de geçen yıl hukukun üstünlüğü krizinin derinleştiğini belirtmiş. Tabii ki rapor sadece bununla sınırlı değil. Raporda İsrail’in 7 Ekim’deki Hamas saldırılarına misilleme olarak Gazze Şeridi’nde yürüttüğü operasyonlar ve Batılı ülkelere yönelik eleştiriler de yer almış.
HRW Genel Direktörü Tirana Hassan uluslararası insan hakları sisteminin devlet ve hükümet başkanlarının yaşanan ihlallere kayıtsız kalması nedeniyle tehdit altında olduğunu söylemiş. Hassan, kafaların başka tarafa çevrildiği her ihlalde küresel insan hakları prensiplerinin bir bedel ödediğini söylerken “Bu bedel bazen insanların hayatı olabiliyor” demiş.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Çin’in Sincan bölgesinde ve Tibet’teki eylemleri konusunda sessiz kalındığını da belirterek yaşanan çifte standartlar nedeniyle insan haklarının uygulanması konusunda güvenilirliğin zarar gördüğü uyarısında bulunmuş. Raporda ayrıca Sudan’daki insan hakları durumuna verilen tepkilerin Ukrayna’dakinden farklı olduğu hatırlatılmış. Batılı hükümetlerin başlangıçta Sudan’da bir hesap verebilirlik mekanizması kurulması konusunda isteksiz davranmaları, Ukrayna için benzer bir yapıya ayırdıkları kaynakları ya da çabayı harcamak istemedikleri eleştirisi de yapılmış. (t24.com.tr, 12 Ocak 2024)
Keşke bütün İslam ülkeleri ve tabii ki ülkemiz hak, hukuk ve adalet noktasında dünyaya örnek olsa ve bu gibi raporlar yayınlayabilse. “Dünyaya meydan okumak” ya da “dünyanın gıpta ettiği ülke olmak” sadece ekonomik ve sanayi sahasındaki çalışmalarla olmaz. Türkiye’yi idare edenler bu yanlışa da düştü ve “hak, hukuk ve adalet”de öncü ve örnek olmanın kıymetini taktir edemedi. “Adil iktidar”ların zalimleri susturması ve durdurması çok daha kolaydır...