Dua, bereket ve ibadet ayı Ramazan’ın yarısını uğurladık. İnşallah bayrama ve bayramlara da kavuşuruz.
Ramazan ayı ibadet ayı olmasının yanında iftar davetleriyle de bilinir. İftar sofralarında asıl maksat, kolu komşu, fakir ve fukaraya ikram etmek olmalı. Ne yazık ki son yıllarda iftar sofraları da asıl maksat ve mahiyetinden uzaklaşma istidadı gösteriyor.
İftar sofralarını en fenası da ‘israf sofrası’na dönmüş olanlarıdır. Ramazan ayı mahiyeti itibarıyla insanlara iktisatlı yaşamayı, israf etmemeyi, aza kanaati öğrettiği halde iftar sofralarının tam tersi bir hal alması hakikaten şaşırtıcıdır. Bu noktada hepimizin yapacağı ve yapması gerekenler vardır. Hadiseye sadece ekmek israfı olarak da bakamayız. Allah muhafaza etsin; her türden israf her zaman kötüdür, ama bilhassa Ramazan’da israf edilmesi çok daha fenadır.
İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz da yaptığı açıklamada, israfın İslam dini açısından kabul edilemez olduğunu hatırlatmış ve “İsraf; haddi aşmak demektir” şeklinde konuşmuş.
Değişik vakitlerde yapılan araştırmalarda Türkiye’de günlük 5 milyona yakın ekmeğin çöpe atıldığı ortaya çıkmıştı. Aynı araştırmalar Ramazan ayında israf edilen ekmek miktarında artış olduğunu göstermiş. Daha fazla tasarruf edilmesi gereken bir ayda, Ramazan ayında israf miktarının artması büyük bir çelişki değil midir?
Üzülerek ifade etmek gerekir ki az çok hepimiz bu israf tuzağına düşüyoruz. Misafirlere ikram etmek niyetiyle ihtiyaçtan fazla yemek yapılması israfa kapı aralayan bir durum. “Sahurda belki yetmez” düşüncesiyle fazlaca alınan ekmekler de başka bir israf kapısı. Her sofrada taze ekmek bulundurma alışkanlığı da başka bir yanlış.
İsrafı, “Allah’ın en sevmediği kul zaaflarından biri” olarak tarif eden İstanbul Müftüsü Hasan Kamil Yılmaz, şöyle konuşmuş: “İsraf; Allah’ın verdiği nimetleri hak etmediğimiz şekilde telef etmek, başkalarının haklarına zarar vererek yok etmek demektir. Bu hiç kabul edilebilir bir şey değildir. Cimrilik ne kadar kötü bir vasıfsa, israf da o kadar kötü bir vasıftır. Allah’ın bize emanet olarak verdiği nimetlerden gereği gibi istifade etmeliyiz. İstifade etmediklerimizi başka insanlarla paylaşmalıyız. Ama asla başkalarının istifade edemeyeceği şekilde telef etmemeliyiz. Telef etmek; başkalarının hakkına girmek demektir. Çünkü bu bizim emanetimiz ise ve kullanmayıp çöpe atmışsak bundan sorumluyuz. Çöpe atmadan önce de düşünmeli ve hak sahiplerini bularak onlarla paylaşmalıydık. İsrafın çok önemli kul hakkı olduğunu düşünüyorum. Allah’ın bize yüklediği emanetten kaçış ve ona ihanet olduğunu düşünüyorum. İsraf; haddi aşmak demektir. Kanaatsiz davranmak, Allah’ın verdiklerini hoyratça kullanmak demektir. Allah, bizleri böyle yanlışlardan muhafaza etsin.”
Karşımızda büyük bir israf tuzağı olduğuna göre buna karşı nasıl mücadele edeceğiz? Değişik vesilelerle ifade edilmeye çalışıldığı üzere bu mücadele için “İsrafı Önleme Bakanlığı” kurulsa belki de yeridir. İsraf sadece yeme ve içme alışkanlıklarında değil, maalesef her sahada yaşanıyor. Biz yemek ve ekmek israfını önlemeye çalışırken, Türkiye’yi idare edenler de daha büyük israf kalemlerine mani olmalıdırlar.
İsrafa karşı ne ve nasıl yapılacağını tesbit için mutlaka hususi toplantılar, seminerler ya da kongreler yapılmalıdır. İsrafı önleyebilirsek hem maddi hem de manevi olarak büyük faydalar sağlamış oluruz vesselam.