"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yine hak, yine adalet

Faruk ÇAKIR
29 Nisan 2021, Perşembe
Hukuk sistemindeki aksamalardan sadece vatandaşlar değil, idareci ve hukukçular da şikâyetçi.

Vatandaş kadar olmasa da hukukçular da şikâyetlerini dile getiriyorlar. Meselâ, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Türk hukuk sisteminin “temel hak ve özgürlükleri güçlendirecek ve bunların kullanımını daha güvenli hâle getirecek şekilde gözden geçirilmesinin zorunlu olduğunu” söylemiş.

“Temel hak ve özgürlükleri güçlendirmek” bir ihtiyaç olarak zikredildiğine göre; bu hak ve özgürlüklerin zayıf olduğu akla gelir. Öyle ya, hak ve özgürlükler olması gerektiği gibi ‘güçlü’ olmuş olsa, “Temel hak ve özgürlükleri güçlendirmek” gerekir şeklinde bir tesbiti dile getirmeye ihtiyaç olur muydu?

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, AYM’nin kuruluşunun 59’uncu yılı vesilesiyle yayınladığı mesajda şöyle demiş: “Demokrasi, temel hak ve özgürlükleri en iyi şekilde korumaya yönelik kural ve kurumların varlığını gerektirmektedir. Bilindiği üzere özellikle Avrupa’da anayasa mahkemeleri, iki dünya savaşı arasında ve sırasında yaşanan sistematik hak ihlâllerine tepki olarak kurulmuştur. Dolayısıyla varlık nedeni temel hak ve özgürlükleri korumak olan anayasa mahkemeleri, anayasal demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri hâline gelmiştir. (...) Bireysel başvurunun amacı, her bir hak ihlâlini gidermek değil ihlâle yol açan nedenlerin ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. (...) Anayasa Mahkemesi, anayasal hak ve özgürlükleri koruyup geliştirme amacının bir gereği olarak hak eksenli yaklaşımını kararlılıkla sürdürmektedir. (...) Anayasa Mahkemesi, tüm zorluklara rağmen demokratik hukuk devletini ve insanımızın temel haklarını koruma görevini en iyi şekilde yerine getirmek için çalışmaya devam etmektedir.” (anayasa.gov.tr/, 26 Nisan 2021)

AYM Başkanı Arslan, ayrıca Türk anayasa mahkemesinin, diğer ülkelerin aynı görevi yapan mahkemeleriyle “karşılaştırılamayacak derecede ağır bir iş yüküyle karşı karşıya olduğundan” yakın ve şu rakamları paylaşmış: “Anayasa Mahkemesi 2020 yılında yaklaşık 45 bin başvuruyu sonuçlandırmıştır. Memnuniyetle ifade etmek gerekir ki Mahkememizin yapılan başvuruları karşılama oranı 2020 yılında salgın şartlarına rağmen yükselmeye devam etmiş ve yüzde 112 seviyesine ulaşmıştır. Bununla birlikte bireysel başvuru sayılarının gitgide arttığını, 2021 yılının ilk dört ayı tamamlanmadan 17 binin üzerinde başvuru yapıldığını, buna bağlı olarak derdest başvuru sayısının da 46 bine yaklaştığını not etmek gerekir.”

Acaba, Anayasa Mahkemesi’nin ‘dosya yükü’nün artması da hukuk sisteminin iyi işlememesinin bir neticesi değil mi? Mahkemeler hızlı ve âdil kararlar vermiş olsa, AYM’ye müracaatlar azalmaz mıydı?

Dertlerin ve sıkıntıların kenarından dolaşmayı bir yana bırakıp, tam hukuk ve tam adaleti temin edecek adımların kararlılıkla ve gecikmeden atılmasında sayısız fayda vardır. Hukuk sistemi hızlı ve âdil işledikçe AMY’nin yükü de hafifler, diğer mahkemelerin de. 

Her şartta Türkiye’ye tam, hızlı ve âdil işleyen bir hukuk sistemi lâzım vesselâm.

Okunma Sayısı: 2134
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı