Wittgenstein: “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” görüşüyle yola çıkarak, bilginin temelinde mantığın olduğunu ve bilginin sınırlarını da yine mantığın belirlediğini söyler.
Bundan 20 yıl kadar evvel Erzurum'da üniversitede dersteyken Doç. Dr. Kâzım Köktekin hocamdan duymuştum ilk olarak bu sözü.
Dilimizdeki her fakirleşmenin düşünce ufkumuzda daralmaya yol açarken, düşünce ufkumuzda yaşanan her daralma dilimizin fakirleşmesine neden olur. “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır” cümlesi böyle bir düşünce silsilesi üzerine oturtulmuştur.
Birkaç bin kelimeyle düşünen ve yaşayan insanların köklü ve kalıcı bir medeniyet inşa etmesi mümkün değildir. Bu günümüzde dille uğraşan birçok bilim insanının, mütefekkirin ortak bakış açısıdır.
Bu yazdıklarımın benzeri fikirleri Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun söyleşilerinde ve eserlerinde de görmüştüm. Oktay Sinanoğlu’nun ‘’Bye Bye Türkçe’’ adlı eserini okumuştum. Eserinde dil öğreniminin revaçta olduğu ülkede yabancı dil bilmeyenlerin ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördükleri düşüncesini paylaşırken dilimize ciddî anlamda sahip çıkmamızı belirtiyordu.
‘’Yabancı dil öğrenmek ayrı, yabancı dille eğitim başka bir şeydir’’ şeklindeki cümlesini Oktay Sinanoğlu’nun eserlerinde okumak, söyleşilerinde izlemek benim için heyecan vericiydi.1
15 yıllık öğretmenlik hayatımın 11 yılını başta Suriyeli kardeşlerimiz olmak üzere yabancılara Türkçe öğreterek geçirdim. Ufak tefek eksiklerin dışında Arapçayı da iyi seviyede konuşuyorum. Arapça yazmayı da okumayı da biliyorum. Her dilin kendisi bizzat o dili konuşanlar için mukaddestir ve öyle de olmalıdır.
Gözlemlerimi sizinle paylaşmak isterim. Hayatın anlamı öncelikle kendi dilimizi ve dilimizin inceliklerini iyi bilmemizden ve mümkünse diğer dilleri de öğrenip o dildeki eserleri okuyup anlamlandırabilmemizden geçer.
Anadil öyle bir şeydi ki, aynı şeyi başka dilde söylediğinde anlatılanın kısmen anlamı, rengi, kokusu, yitip gidiverir.
Kendi adıma dilimizin sunduğu imkânlardan, dille ve incelikleriyle alâkalı farklı eserler okuyarak gelişimime ve çevremdekilere katkı sunmaya çalışıyorum.
Vaktiyle okumuş olduğum Feyza Hepçilingirler’in ‘’Türkçe Off’’ adlı kitabının, cümlelerimizde anlatım bozukluklarını yeniden değerlendirmemizde farklı bir bakış sunacağı kanaatindeyim. Merak edenler esere bir göz atabilir.
İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir. İnsanlar duygularını düşüncelerini birbirlerine nakletmek meramlarını birbirlerine anlatmak için, dil denilen vasıtaya başvururlar diyor, Muharrem Ergin. 2
Ben de çoğumuz gibi bu gizli anlaşmalar sistemi ile duygularımı ve düşüncelerimi, meramımı sevdiklerime en doğru şekilde nasıl nakledebilirim onun kaygısını taşıyorum.
Diğer dildeki eserleri kendi aslî halleriyle okumak veya bir filmi kendi diliyle izlemek de insana bambaşka kültürleri tanıma fırsatı verir ve hem düşünce hem de his dünyasında farklı güzellikler oluşmasına katkıda bulunur. Fakat böyle bir girişimde bulunmadan önce muhakkak kendi kültürümüzü incelemiş ve değerlerimizi derinlemesine anlamış olalım.
Belki sizler de okumanın, anlamanın ve yorumlamanın yani “Dilimizin sınırlarının düşünce dünyamızın sınırlarına’’ ciddî katkıda bulunduğu kanaatine varabilirsiniz.
Dipnot:
1- Oktay Sinanoğlu ’Bye Bye Türkçe.
2- Ergin Muharrem, Türk Dil Bilgisi.