"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ölüm, saadet saraylarına açılan bir kapıdır

Fazilet Kırmızı
29 Ağustos 2019, Perşembe
Şu dünyada bir ezan ve bir sela arası misafiriz. Ömrümüzden her gün, bir gün daha eksiliyor. Ve ölüme biraz daha yaklaşıyoruz.

Ölüm geldiğinde bütün sözler anlamını yitirir. Bütün renkler siyaha dönüşür. İnsan, acıyı en derinden hisseder. Zaman durur.  İçimizde kelimeleri anlatmaya âciz kaldığı acı yaşarız. Birazdan boşluk. Çünkü ölüm geldiği yere geçici bir ayrılık bırakır. 

Ölüm geldiğinde bitmeyen dertlerin, kavgaların ve fani dünya telâşının ne kadar manasız olduğunu düşünürüz. Sonra kendi kendimize üç günlük dünya deriz. 

Ancak ne büyük tezatlıktır ki, üç gün sonra ölümü unuturuz. Bu sebeple “hayat devam ediyor” sözünün arkasına saklanırız. 

Evet, hayat devam ediyor. Hayat devam ederken, ölüm ölmüyor. Çünkü ölüm ile birlikte Dünya kapısı kapanır sonsuz ahiret yurdunun kapısı açılır. 

Ölümün uğradığı yerde sözcükler değil, sessizlik konuşmaya başlar. Ölüm sessiz bir anlatıcıdır. Bu sessizliği her insanın, bir an dünya telâşına ara verip dinlemesi lâzım. Ölüm bize ne söyler diye tefekkür etmek lâzım. 

Muhakkak ki, ölüm herkese bir şeyler söyler. Ve ölüm en büyük hatırlatıcıdır. İnsanın bu dünyada fani olduğunu ve bir gün ebedî ahiret yurduna göçeceğini hatırlatır. 

Dünya, veda ederken en sevdiklerimiz ardımızda kalırken, yanımızda sadece amellerimiz olacaktır. 

Fani olan bir dünyada, fani olduğumuzu unutarak yaşıyoruz. Her gün bu dünyadan gidenler var. Giderleri görmüyor muyuz? Veyahut biz de en az sevdiklerimizi bırakıp gitmeyecek miyiz?

Her başlangıç bir son içindir. Zira her son yeni bir başlangıçtır. Sonsuz bir hayat, ancak bu fani hayatın sonu ile başlıyor. 

Üstadımız Bediüzzaman, Risale-i Nur’da ölümü, şöyle izah ediyor:

“Ölüm i’dam değil, firak değil, belki hayat-ı ebediyenin mukaddemesidir, mebdeidir ve vazife-i hayat külfetinden bir paydostur, bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. 

Berzah âlemine göçmüş kafile-i ahbaba kavuşmaktır. Ve hâkeza bunlar gibi hakikatler ile ölümün hakikî güzel sîmasını gördüm. Korkarak değil, belki bir cihetle müştakane mevtin yüzüne baktım. Ehl-i tarîkatça rabıta-i mevtin bir sırrını anladım.”

Ölümün bir yaşı ya da bir zamanı yoktur. Bu sebeple ölümün tanışmadıģı bir insanda yoktur. 

Ölüm haktır. Başka bir ifade ile ölüm Hakk’a yürümektir. Mü’min, Hakk’a yürür ve En Sevgiliye (asm) kavuşur. 

Okunma Sayısı: 4509
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı