Daha önce İslâm Yaşar kitabı okuyanlar iyi bilir.
Tarihî gerçekler ve bilinmesi gereken hakikatler, Risale-i Nur dilinden uzaklaşmadan, akıcı ve edebî bir dil ile anlatılmış bu kitapta da. Nur Talebeleri’nin yıllardır süren serencamını her ayrıntısıyla anlatan serinin bu kitabında 2000’li yıllar işleniyor.
Bu kitabı okuduktan sonra, “İttihad-ı İslâm” kavramı hayatında daha çok yer edinecek, bunun üzerine daha çok düşünecek ve belki de bir şeyler yapmak için harekete geçeceksin Keçeli. Çünkü bu kitapta Yaşar, İttihad-ı İslâm’ın sembol mabedi Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması da dâhil, Müslümanlara ve özellikle de Nur Talebeleri’ne düşen vazifeyi akıcı bir dille anlatıyor. Ayasofya’nın açılması ile birlikte, İttihad-ı İslâm’ın tesisi noktasında, yapılması gerekenler için bir idrak kazanıp, bilinçlenmemize ve harekete geçmemize vesile olacağını umuyorum.
Nur Hareketi Serisi’nin 5 kitabı olduğunu ifade etmiştim en başta.
Serinin kitapları şu şekilde: 1) Serencam 2) Menhus Ruh 3) Aynanın Arka Yüzü 4) Allah Bize Yeter 5)Taa Kıyamete Kadar.

Ayasofya, Aaah Ayasofya
Serinin ilk 40 bölümü ilk 4 kitapta yer alırken son 10 bölümde Taa Kıyamete Kadar’da yer alıyor. Muhteşem Bir Meclis, Ayasofya, Aaah Ayasofya, Ekran Mahkûmları, Hakikatler Manzumesi, Hakikat Kahramanları, İttihad-ı İslâm’a Doğru, Sır’rın Sırrı, Güzel Bir Kudüs Rüyâsı, Günün Başladığı Yerde ve Taa Kıyamete Kadar kitapta yer alan bölümler. 507 sayfadan oluşan kitabımız gözünüzü korkutmasın, soluksuz okuyacağınız bir kitap olduğunun teminatını verebilirim. Konuşturulan kahramanlar, Risale-i Nur’dan alınmış pasajlar, kahramanlar arasında geçen diyaloglar…
Sanırım sözü yine çok uzattım, kısa keseyim de hemen gidip kitabı okumaya başla Keçeli. Her ne kadar kitabın bütün satırları altı çizilecek mahiyette olsa da, bana düşen altı çizilesi cümleleri de seninle paylaşıyorum. Keyifli ve istifadeli okumalar…
Altını Çizdiklerim
Çekim ve seyir işini tamamlayıp türbenin eyvanına çıktığımızda, ufkumuzu kaplayan yegâne manzara Ayasofya idi. Mahzun mabedin, resmen gasp edilmiş evsafının hicranından solan ve içinde yaşanan hezeyanın hicabından kızaran yüzüne bakarken, aslında zaman aynasında kendi nes- limizin yüzündeki utanca bakıyor gibiydik.
“- Peki, sizce üçüncü safhanın sembolü belli mi?
-Belli.
-Nereden belli?
- Said Nursî’nin, ‘Mânevî ve semavî kanunların mecmuundan ibaret olan Şeriatı ve Şeriat Sahibinin emirlerinden gelen manevî düsturlarını anlamayan adamın, en vahşi insan suretindeki canavar hayvanları dahi güldürecek derecede maskaralıklarını’ anlatmak için kast-ı mahsusla kullandığı kelimeden ve misal verdiği yerden.
-Kast-ı mahsusla hangi kelimeyi kullanmış?
- Şeriat kelimesini.
- Misal olarak nereyi vermiş?
- Ayasofya’yı.
- Yani Mehdi-i Azamın vazifesinin üçüncü ve son merhalesi olan şeriat safhasının sembolü Ayasofya mı?
- Ayasofya…“
Not: Genç Yorum dergisi Ağustos sayısından alınmıştır.