İspanya’da yeniden canlanış Kuzey’den barbar sürüleri ile gelmedi. Tam aksine bu canlanma Güney’den gelen fatih Araplar sayesinde oldu. Aslında bu bir fetih değil, daha ziyade medenileştirici bir seferdi. Doğar doğmaz zafere koşan, insanı hayrette bırakacak ölçüde yönü hızlı ilerlemelere dönük, genç, gürbüz ve zinde bu kültür bize işte o yolla girip yerleşti. Hz. Peygamber’in (asm) himmet ve gayretiyle oluşturulan bu medeniyet, Eski Yunanistan’ın kendi hürriyet ve bağımsızlığını koruyabilmek için püskürttüğü Pers imparatorları Dârâlar veya Serhaslar gibi Doğu’nun Avrupa’ya bir saldırısı şeklinde değildi. Aksine Avrupa’nın öteki ucundan, ilâhiyatçı kralların ve piskoposların kölesi durumundaki İspanya’dan giren ve istilâcılarını halkın kucak açarak karşıladığı insanlardı.
Bu fatihler, kendilerinden daha sonra yedi yüzyıl mücadele edilerek geri alınacak toprakları iki sene içinde fethettiler. Silâh zoruyla kabul ettirilen bir istilâ değildi, aksine bu yeni bir toplumun sapasağlam köklerlerle dört bir yana kök salışıydı. Milletlerin gerçek büyüklüğün köşe taşı olan din ve fikir hürriyeti prensibi onlar için son derece önemliydi. Sahip oldukları şehirde Hıristiyan’ın kilisesine de, Yahudi’nin havrasına da saygı gösteriyorlardı.”
Kaynak:
İspanyol yazar Blasco Ibanez, Katedralin Gölgesinde, s. 201.