"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Beslenmede farkındalık (3)

Feyzullah ERGÜN
21 Ekim 2021, Perşembe
Sağlıklı bir hayat yaşanabilmesi, kimyevî katkı maddeleri ile tuzak haline getirilen, sakıncalı sanayi ürünlerinin mutfaklardan, bulaşıcı hastalıklardan korunur gibi uzaklaştırılması ve zarar verebilecek alışkanlıklardan korunmakla sağlanabilir.

Nasıl ve hangi besinlerle beslendiğimiz, sağlık kaderimizi belirleyecek tercihlerimizin esasını teşkil edecektir. Beslenme ve hayat tarzının, kendi tercihimizle seçilmesi, sağlıklı yaşamayı engelleyecek hastalıklar zincirinin sebebi olmamalıdır. Bu düşünceler çerçevesinde, yakın çevremizden başlayarak geniş bir daireye yayılmasına çalışacağımız, beslenme farkındalığı ve hastalıklardan olabildiğince uzaklaştıran bir beslenme programının gerçekleştirilmesi gereklidir. Sağlıklı ve dengeli bir beslenme sonucunda sağlanan, huzurlu ve sağlıklı bir hayata yönelmenin Hillary Clinton’ın “İnsan, çevresi sağlıklıysa sağlıklıdır.” sözü, hedefe ulaşmamıza hız kazandıracaktır.

Çağımızda beslenmeyi sağlayan, teknoloji ürünü maddelerden şeker, yağ ve tuz yüklü olanların, biyolojik bağımlılık yaptığı araştırmalar sonucunda ispat edilmiştir. Doyurma amacı olmayan, lezzet odaklı bu maddeler “Beyindeki normal iradeye hükmeden ve gıda bağımlılığı durumunda, açlığı kontrol eden sıradan biyolojik sinyalleri şaşırtan, ilkel nöro-kimyevî ödül merkezlerinden kaynaklanır. Şeker, yağ ve tuzun gıda endüstrisinin sır olarak sakladığı usüllerde karıştırılarak yapılmış işlenmiş gıdalar, bizler biyolojik olarak bu gıdaları arzulamaya ve onları mümkün olduğu kadar çok yemeye yatkınız. 

Bu psikolojik kıstaslara ve yeni nörolojik araştırmalara dayanarak ortaya çıkan gerçeğe göre, birçoğumuz endüstriyel yiyeceklere bağımlıyız. Şeker, tıpkı bağımlılık yapan ilâçlar gibi, beynin haz ve ödül merkezlerini harekete geçirir. Beyin görüntülemeleri gösteriyor ki, şekerli ve yağlı yiyecekler beyinde tıpkı eroin, opium (afyon) veya morfin gibi işliyorlar. Yüksek yağ ve şeker oranına sahip yiyecekler vücudun, beyinde kendi uyuşturucularını salgılamasına yol açıyorlar. 

Bu tür beslenenler, ağır toplumsal ve kişisel olumsuz neticelere rağmen aşırı derecede sağlıksız gıda tüketmeyi sürdürürler. Gıda bağımlılığı sorunu, gıda üreticilerinin, araştırmacıların taleplerine rağmen, ürünlerinin tüketimini en yüksek seviyeye çıkarmak için, nasıl bir karışım uyguladıklarını açıklamayı reddetmeleriyle şiddetlenmektedir.  Yiyeceğin uyuşturucuya dönüştürülmesi nöro -kimyasal bağımlılığa yol açan aşırı lezzetli yiyecekler üretilmesiyle sağlanmaktadır.” 1

Gelecek nesillerin sağlıklı yetişmesini engelleyen, işlenmiş endüstriyel yiyecek maddeleri aşırı kalori, aroma, lezzet ve hızlı tüketme prensiplerine göre programlanmaktadır. Beslenmenin bu şekliyle bütün hastalıkların esasını teşkil eden OBEZİTE, DİYABET ve KANSER türleri gibi vak’aların hayat kalitesini tahrip edeceği de bilinen bir gerçektir. Özellikle de çocuklar için hazırlanan bu maddelerin birçoğunda denetlenemeyen, beslenme uzmanlarının bile içinden çıkamayacakları karışık bir hale getirilmiştir. Bu yüzden üretim ve tüketimin her aşamasında sağlıksız gıda kontrollerinin sağlanabilmesiyle, zararlı sonuçların engellenebilmesi için, gıda güvenliğini sağlayabilecek ‘Gıda Polisi’ne (bir zeytinyağı uzmanının deyimiyle) ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. 

Sağlıklı beslenmenin engellenmesinde karşılaşılan engellerden birisi de, zararlı maddelerle yüklü olarak tuzaklanmış yiyecek maddelerinin, abartılı tanıtımlarla zihinlerin karıştırılarak, gerçek olmayan bilgilerle yanıltılmasıdır. Zaten bu faaliyetin gerçek amacı, gıdalar hakkındaki sağlıklı bilgilerin unutturulması ve sağlıklı beslenme bilincinin ortadan kaldırılmaya çalışılmasıdır. 

Tüketicileri etkilemek amacındaki üreticilerin düşüncesi “Gıda endüstrisi, kötü yiyecek yoktur düsturu üzerine işler. Halbuki, kötü yiyecek vardır. Bilim sarihtir. Trans yağlar ve yüksek fruktozlu mısır şurubu kötüdür. 

Keza şekerin farmakolojik dozları da zararlıdır. Televizyon izlemenin metabolizma yavaşlatan, hipnotik (uyutucu-uyuşturucu) etkisinin yanı sıra, amansız gıda pazarlamanın çocukları hedef alması, bu sorunu körükleyen en büyük etkenlerden biridir. İki yaşındaki bir çocuk marketlerdeki abur-cubur gıdaları ismiyle tanıyabiliyor. Her yemekten önce çocuğunuza sağlıklı beslenmenin faydalarını anlatsanız, endüstrinin baskıcı mesaj taarruzuyla yine de yarışamazsınız. Görsel uyarıcılar, beyni daha fazla yemeye teşvik ediyor. Bir Amerikan icadı olan atıştırma eğlenceli, heyecanlı bir eylem, nihayet bir mutluluk kaynağı olarak görülüyor. Bu pazarlama politikası, hem âdil değil hem de bir nevi uyuşturucu satıcılığıdır. Unutmayın, onlar sadece oyun değil obezite, kalp hastalığı ve kanserlere yol açtığı ve bağımlılık yaptığı ispat edilmiş maddeler satıyorlar. Birleşik Devletler’de çocuklara yönelik reklâmlar, sınır tanımaz hale geldi. Halbuki İsveç, Norveç ve Birleşik Krallık gibi diğer ülkelerde çocuklara yönelik reklâmlar yasaklanmıştır. Gelgelelim devlet gıda reklâmlarını kurallara bağlamaktan çekiniyor.” 2

Rahmetin süslü rızıklarıyla beslenen insanların gıdaları, kimyasal katkı maddeleriyle üretilen endüstriyel ürünleri hastalık ve bitkinlik kaynağı haline getirerek, lezzeti elem ve sıkıntılara çevirmeye ve rahmet kaynaklarının söndürülmesine bütün gücüyle çalışan bir kesimin faaliyetleriyle tahribata uğratılmaktadır. Gıdaların iç yapısını boşaltarak, sağlıksız hale getirenler, yüksek kârları uğruna, insanları daha fazla yemeye ve değişik uygulamalara yönlendirmektedirler. Sağlıksız gıdalara bağımlılık sağlanması, kimyasal katkı maddelerinin, ucuz fiyat ve ısrarlı reklâmlarla insan biyolojisine aktarılması sonucunda gerçekleştirilmektedir.

Genetiği değiştirilmiş gıdalar (GDO) ve diğer kimyasal katkı maddeleriyle gerçekleştirilen toksik beslenme sonucu meydana gelen OBEZİTE, DİYABET, KALP HASTALIKLARI ve KANSERLER’in genel insan sağlığının bozulmasında, pandemi ve trafik kazalarından çok daha fazla yıkımlara ve farkına varılmadan ölümlere sebep olduğu, bilimsel olarak kesinlik kazanmıştır.

SAĞLICAKLA KALIN.

Dipnotlar:

1) Dr. Mark HYMAN, Kan Şekeri Diyeti, s. 66, Pegasus Yayınları 2013.

2) Age. s. 79.

Okunma Sayısı: 2691
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı