Risale-i Nur Talebeleri, bedenen bu dünyada beraber oldukları gibi inşallah ahirette de birbirleriyle alakadar olacaklardır. Bu hususu Bediüzzaman Barla Lahikasında şöyle ifade eder:
“Garip ve lâtif bir tevafukattır ki, Isparta'da Cumartesi gecesinde başıma gelen gayet sıkıntılı bir hâdiseyi sekiz sene kemâl-i sadakatle, hiç gücendirmeden bana hizmet eden Sıddık Süleyman aynı zamanda, benim gibi aynı sıkıntı çektiğinden ve sebebini de bilmediğinden, Isparta'ya Pazardan evvel geldi. Sıkıntısının manevî sebebini de anladı. Süleyman'ın ne kadar selim bir kalbi bulunduğu malûmdur.
Hem aynı gecede, has talebelerin içinde letâfet-i kalbiyle mümtaz Küçük Lütfi, bu fıkrada mezkûr rüyayı ve sıkıntıyı görüp aynı sıkıntıma iştirak ve az bir tabirle aynı vaziyetimi müşahede ediyor.
Elhasıl: Süleyman'ın selim kalbi, Lütfi'nin lâtif ruhu imdadıma koşmak istemişler. Demek ki, Risale-i Nur'un şakirtlerinin ruhları birbiriyle alâkadardır.[1]
Süleyman Rüştü namındaki kardeşimiz, bu hâdise gecesinden evvel, sabahleyin bana ve Bekir Beye dedi ki:
“Ben bu gece bir rüya gördüm. Bu rüyada siz Üstadımı valinin makamında vali olarak gördüm. Etrafınızda hükûmet adamları bulunuyordu. Elinizde bulunan küçük bir kâğıda not yapmışsınız, nutuk söyleyecekmişsiniz. Sonra bir daha gördüm ki, Üstadım, siz, Bekir Bey ve Hüsrev bir paytona binmişsiniz, hükûmetten eve geliyordunuz” dedi. O sabahın akşamı, hükûmet dairesinde aynı hal vuku bulmuş, paytonda aynı adamlar bulunup selâmetle eve dönülmüştür.
İsticvab makamında söylenen sözler tam yerinde olduğu için, nutuk suretinde ona görünmüş. Hem Hafız Ali, aynı gecede, bana olan hücumu ve su-i kasdı kendine karşı görmüş. Sabahleyin başındaki kasketinin siperliğini dikmiş, tâ hücumdan kurtulsun. Elhasıl: Risale-i Nur'un şakirtlerinin şahs-ı manevîsi kerâmetkârâne bir hassasiyet gösteriyor ki, Hafız Ali ulvî sadakatiyle; birinci Süleyman selim kalbiyle, ikinci Süleyman Rüştü müstakim aklıyla, Küçük Lütfi lâtif nuruyla Üstadlarının imdadına manen koşmuşlar, sıkıntısına iştirak ile tahfifine çalışmışlar.
‘Allah'a hamdolsun, bu Rabbimin bir ikramıdır.’”[2]
Dipnotlar:
[1]Nemli Suresi, 55 /40.
[2]Barla Lahikası, s.204, mek. 145.