"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstibdadın gölgesi ve sonrası

Hasan GÜNEŞ
16 Aralık 2025, Salı
Tarih, istibdadın yalnızca bir idare tarzı olmadığını; uzun vadeye yayılmış bir şekillendirme projesi olduğunu çok defa göstermiştir.

Devletleri ve dünyayı yönlendirmek isteyen bir kısım güç merkezleri, en ağır ve müdahaleci adımlarını, toplumu o adımları kabule hazır hâle getirdikten sonra atarlar. Bu hazırlık devresi çoğu zaman acıların, kargaşanın ve belirsizliğin arkasına gizlenir.

12 Eylül’ün meşhur generallerinden İkinci Ordu Kumandanı Bedrettin Demirel’in, “Biz ihtilale bir sene önce karar vermiştik; fakat olgunlaşmasını bekledik, bu arada çok kan aktı, yazık oldu.” sözleri, bu acı hakikati bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Nitekim 12 Eylül sonrası referanduma sunulan anayasa; hürriyetleri, sendikaları, basını, üniversiteleri ve siyasî teşekkülleri ciddi şekilde kontrol altına almış; fakat milletin ekseriyeti buna güçlü bir itiraz göstermemiştir. Çünkü toplum, ihtilâl öncesi kasıtlı olarak tırmandırılan terör ve kan sebebiyle “daha kötüsüne dönme” korkusuna itilmiş, böylece istibdadın ağır hükümlerini bile bir çare gibi görmeye başlamıştır.

Hazırlık Safhaları ve Sessizliğin Sebepleri

O dönemlerde güvenlik güçlerinin terörü önlemedeki isteksizliği bir acz değil; daha büyük bir planın işaretleri mahiyetindeydi. Benzer manzara Cumhuriyet’in ilk devrelerinde de karşımıza çıkar: Takrir-i Sükûn, tek parti hâkimiyeti, Serbest Fırka’nın kapatılması, basının susturulması, cemiyetlerin dağıtılması ve dinî hayata yönelik baskılar… Toplumun bütün bu ağır icraatlara karşı kayda değer bir mukavemet göstermemesi, yalnızca korkunun değil; daha önce atılmış propagandacı tohumların sonucudur.

Osmanlı’nın son yıllarında din adına yapılmış yanlış uygulamalar, jurnalcilik, keyfî takibat ve Abdülhamid devrine yüklenen istibdat söylemi; Cumhuriyet devrindeki sert uygulamaları meşrulaştırmak için bir hazırlık safhası olarak kullanılmıştır. 12 Eylül sonrasında halka yöneltilen “Siz terör günlerine mi dönmek istiyorsunuz?” tehdidi ne ise; “Siz saltanata, Abdülhamid devrine mi dönmek istiyorsunuz?” propagandası da aynı maksada hizmet etmiş, hürriyet talebinde bulunanların yolunu kesmiştir.

Bugünün Sualleri ve Yarının Tehlikesi

Bugün de benzer sualler önümüzde durmaktadır: Bütün bunlar bir hazırlık mıdır? Uzun vade için neler tasarlanıyor? Dünyada, Türkiye’de ve bilhassa Ortadoğu’da toplumları başka bir istibdada alıştırmak için zeminler mi hazırlanıyor? Kargaşa, baskı, ekonomik buhran ve kutuplaşma, yeni uygulamaların bahanesi hâline mi geliyor?

Akl-ı selimin hâkim olmadığı, hürriyet ve demokrasi şuuru canlı tutulmadığı takdirde; toplumların başkalarının uzun vadeli plânlarının nesnesi hâline gelmesi kaçınılmazdır.

Okunma Sayısı: 353
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı