Her gün sabah işe giderken veya akşam işten eve dönerken, toplu taşıma aracında sıkça karşılaştığı bir manzara idi. Yanında veya önünde oturan genç kız ya da delikanlı otobüse binen çocuklu bir hanım veya yaşlı bir kişi gördüğünde ayağa kalkıp yer verir, onlar da yer verene tebessüm içinde teşekkür ederlerdi. Bunun pek az tekrarlanan bir istisnasına şahit oldu, bu sabah. Yanında oturan ve zaman zaman önündeki ders notlarına bakan bir öğrenci; siyah gözlüklü, nispeten kilolu, aslında çok da yaşlı görünmeyen adamı fark edince hemen toparlanıp kendisine yer vermiş, ancak iri-kıyım bu adam tek kelime teşekkür bile etmeden öğrencinin boşalttığı koltuğa kurulmuştu. Bu manzarayı görünce, içinden, “insaniyetten ne kadar uzak bir tutum” diye mırıldanmaktan ken- dini alamamıştı.
Ayhan Bey, öğrencinin gösterdiği nezaket ya da yaptığı iyilik karşısında teşekkür etmeyen adamın bu tavrını “insaniyet”ten uzak görmekte haklı idi. Çünkü dünyanın her yerinde, tarihin her zaman diliminde “iyilik karşısında teşekkür etmek” en temel insanî özelliklerden birisidir. Yapılan iyiliğin niceliği veya niteliği ne olursa olsun, insanî değerleri gözeten her insan iyilik karşısında dili ile veya hali ile bir şekilde memnuniyetini bildirir, teşekkür eder.
Pratik hayatımızda, söz gelimi, sorduğumuz adresi bulmada bize yardımcı olan kişiye teşekkür ederiz. Yolda giderken arabamızın lastiği inmişse, haber verene teşekkür ederiz. Oturup bir fincan kahvesini ya da bir bardak çayını içtiğimiz kimseye teşekkür ederiz. Basit bile olsa bir ihtiyacımızın karşılanmasına katkı yapan şahsa teşekkür ederiz.
Çünkü insanî bir özelliğimizdir bu. Bu özellik, diğer insanî özelliklerimiz gibi mahiyetimize işlenmiştir.