Bir ömür boyu bazı kişilerden, bazı olaylardan hep şikâyet edilmektedir.
Çoğunlukla karşı taraf suçlu gösterilmektedir ve kişiye özgü mesuliyetler hep bir yerlere yüklenmektedir. Hep insanların düzelmesi istenmektedir. Çünkü insanlar düzelirse toplum düzelecektir ve böylece hayat düzelecektir.
Oysaki düzelmesi lâzım gelen ancak insanın kendi düşünceleridir. İnsanın düşünmeleri düzeldiği zaman yukarıdaki istenenler elde edilecektir. Çünkü insanın düşünmesi düzeldiği zaman kendisi düzelecek, kendisi düzeldiği zaman da hayatı düzelecektir. Öyleyse insan düzelirse toplum düzelecektir. Yoksa yanlış teşhis olup hep zaman israfı olacaktır ve istenilen netice de alınmayacaktır. Keza herkes evinin önünü süpürdüğü zaman bütün ev önleri tertemiz olacaktır. Bunun gibi insanlar kendini düzelttiği zaman istenen netice alınıp dünya adeta Cennet gibi olacaktır.
Kişilerin bize karşı olan düşünmelerini, davranışlarını değiştirmesini istiyorsak öncelikle kendimize olan düşünmelerimizi, davranışlarımızı bilmemiz lâzımdır. Pek çok seneler yaşadığım toplumda hep sorunlarla yaşadım. Bu konumdan kurtulmaya çalışmaktaydım, fakat bir türlü kurtulamadım. Söylediklerimin ve düşünmelerimin dikkate alınmadığında hep üzülmekteydim. Şüphesiz ki yaşadığım bu konumun bütün mesuliyetini hep karşı tarafa yüklemekteydim. İnsan sorunları konusunda yardım aldığımda anladım ki, yapmış olduğum çalışmalarda bu konuma kendimin izin verdiğini ve mesuliyetin kendimde olduğunu kavradım. Ve kendimi değiştirmek lüzumunu anladım.
Bu konum veya benzer olayların yaşanmasının sebebi kendimize itimadımızın olmamasıdır. Bu düşünme yapısında olduğumuz müddetçe hayatımıza bu şekil olayların gelmemesi imkânsızdır. Çünkü kendine değer vermeyen bir kişiye başka birinin değer vermesine imkân var mıdır?
Önemli olan bir olayın yaşandığı zamandaki davranışlarımızdır.
Kendime şunu sordum: ‘Bir olayı yaşadığında kendini nasıl hissediyordun?’
Cevap: Olayın tesirinden günlerce kurtulamıyordum. İşte başımızdan geçen her bir olay ancak bir hissi anlatır ve bu his görmemiz lüzumlu olan, zihnimizde bakmamız ve düzeltmemiz lâzım gelen bir yerde durmaktadır. Bu yerde çözüm olmadığında olayların konusu başkalaşmaktadır.
Kendimizi bunalımlardan kurtarıp; hayatı, insanları, tabiatı, canlı - cansız her şeyi sevmek gerekir. Biz kendimizi seversek sevileceğiz. Kendimizi sayarsak sayılacağız ve kendimizi takdir edersek takdirle karşılaşacağız.