"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tükenmez hazine

Hüseyin Topuz
08 Kasım 2020, Pazar
Biz insanların ekseriyetinde az veya çok istikbal endişesi bulunmaktadır.

İstikbalden endişe ettiğimiz zaman bakarız ki, o endişe ettiğimiz istikbale yetişmek için elimizde kesin bir senet yok. İnsanların “ahireti kazanırım, kazanamam” endişesi ile daima ahireti kazanmak için ciddî çabalamamız lâzım gelmektedir. 

Oysa bu duygu bize ahireti kazanmamız için verilmiştir, bu yüzden bizim asıl endişeleneceğimiz ve üzüleceğimiz yer ahiret hayatımız olmalıdır. Çünkü ahiretimiz garanti altında değildir. Onu kaybedersek her şeyi kaybederiz, onu kazanırsak her şeyi kazanırız.

Cenâb-ı Allah, “Dünya hayatınıza ben kefilim, dolayısıyla bu hayat hakkında endişe ve üzüntü duymanıza hiç gerek yok” diyor. 

Rızkınıza ben kefilim diyen âyetlerden ikisi şu şekilde geçmektedir: “Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri temin edemezler de Allah onları da sizi de rızıklandırır. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Ankebut, 29/60) “Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a ait olmasın.” (Hud, 11/6)

Öyle ise bizim asıl endişelenip üzüleceğimiz dünya hayatı değil de ahiret hayatı olmalıdır. Biz bütün hırsımızı ve enerjimizi, ömrümüzü ahiret hayatımızı kazanmak için harcamalıyız. İnat duygusu da yine diğer iki duygu gibi ahiret hayatımızı kazanmak için verilmiştir. İnatla hakta sebat etmemiz gerekmektedir. 

Endişenin ve korkunun zıddı güven ve emniyet olduğu akıldan uzak tutulmamalıdır. Korkudan güvende olma, huzur ve emniyet içerisinde bulunma duygusunu bize hissettiren de Rabbimize duyduğumuz sarsılmaz imanımızdır. Böyle bir imana sahip olan kişi tam bir teslim olmayla Cenâb-ı Allah’a bağlanır. İmanın ve teslimiyetin kendisinde vücut bulduğu kişi Müslümandır. O, ne gelecek endişesi taşır ne de geçmiş pişmanlıklara saplanır kalır. Bu konuda Rabbimiz, “Bilâkis, kim güzel niyet ve davranış sahibi olarak kendini Allah’a teslim ederse Rabbinin katında onun mükâfatı vardır. Öylelerine korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de” buyurmaktadır. (Bakara, 2/112.)

İşte böyle bir kuvvete dayandığımız zaman bütün korku ve endişelerimiz kaybolur ve kalbimiz itminana kavuşur.

Rızkımız için çalışmamız lâzımdır, sonuç Cenâb-ı Allah’ın takdiridir. Helâl ve meşrû yollardan rızkımızı kazanma çabası içerisinde olduğumuzda yardımcımız ancak Cenâb-ı Allah’tır. Çünkü O, kullarının çalışmalarını boşa çıkarmayan ve çabasının karşılığını verendir. 

Cenâb-ı Allah’ın her işi hikmetlidir ve o hikmete muttali olursak bizim için büyük nimet ve mükâfattır. 

Bazılarının asıl yanılgısı şudur: Kulluk etmek için yaratıldığı Yaratana değil, insan için yaratılan eşyaya değer vermeleridir. 

Bu yanılgıyı aşıp Cenâb-ı Allah’ın rızasını amaç yaparlarsa rahat-ı kalbe kavuşurlar.

Okunma Sayısı: 2015
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı