Tahirî, Zübeyir, Bayram ve diğer ağabeyler Hutbe-i Şâmiye namında matbu Arabî risaleyi, Arabî bilmedikleri için Üstadımızdan bir iki gün ders vermelerini isterler.
Üstad onlara ders verir. “Üstadımız dersi verdiği vakit, bazı cümlelerini zihnimizde tam yerleştirmek için tekrar ederdi.”1 Bu ders sırasında Üstadımız tarafından bazı cümleler zihinlerde tam yerleştirilmek için tekrar edilir. Bu cümlelerin hangileri olduğu ayrıca belirtilmemiştir.
Değinmek isteğimiz husus Risale-i Nur’da bazı cümleler üzerinde durulmasının önemidir. Meselâ şahs-ı manevî o kadar çok vurgulanır ki siz onu artık zihninize ve kalbinize yerleştirmelisiniz. Risale-i Nur, “şahs-ı manevî” cümlesinin tekrarı ile onu anlamak ve algılamak noktasında bizi âdeta eğitir ve öğretir. Bu tekrarlardan şahs-ı manevîyi kendimize almak ve yerleştirmek zaten zıt manası olan şahıscılığı ortadan kaldıracaktır. Bir mana da şahs-ı manevîyi ders alırken şahıscılığı da müfredat dışı bırakırsınız. Şahs-ı manevî anlayışı zihinlerde karar kıldıktan sonra artık her şey o nazarla değerlendirilir.
Şahs-ı manevîyi mi ifade ediyor? Yoksa aksini mi? Değerlendirmesi sıkça yapılır. Şahs-ı manevî ise kabul edilir, yoksa iade edilir. Her husus şahs-ı manevî mihengine vurulur. Bütün yollar sadece şahs-ı manevîye çıkar. Eskiden hâkim tek bir şahıs ve onun fikirleri olabilirdi. Münferit bir şahıs her şeye kâfi gelebilirdi. Şimdi ise hâkim bir şahs-ı manevîdir. Ancak o yetebilir ve dayanabilir.
Risale-i Nur bu hususta da tecdit yapmıştır. Şahsı kaldırıp şahs-ı manevîyi koymuştur. Hem de defalarca tekrarlarla bu farkı göstermiş bu değişimi ispatlamıştır. Zihnimizde tam yerleştiremiyor ve fiillerimize tam dökemiyorsak kabahat sadece bizdedir.
Dipnot:
1- Hutbe-i Şamiye