Siyasî rakipleriyle ilgili en ufak bir söylentinin üzerine atılan iktidardakilerin, sıradan bir hukuk devletinde defalarca hükûmeti düşürecek skandalların ifşasına umursamazlığı dikkat çekici.
Muhalefetten seçilmiş belediye başkanlarıyla yöneticilerine yönelik 19 Mart siyasî operasyonları sürerken, özellikle İBB soruşturmasında yıllarca cezaevinde kalma ve yakınları üzerinden tehditle “etkin pişmanlık”la “itirafçı” haline getirilen tutukluların yalan ifadeye zorlama baskılarına her gün yenileri ekleniyor. En son iktidar partisine mensup bir avukatın tutuklu iş insanına gidip, verdiği ifadenin tam tersine “iftira at, kurtul!” şantajı vakıayı ortaya koyuyor.
Vahim olan, her fırsatta Saray’a temennasını sunan bir avukatın, görüştüğü iş insanının önüne koyduğu bir buçuk sayfalık tutanağı imzalamaya, “olmayan bir buluşmayı olmuş gibi anlatması, muhalefete mensup bazı isimlere iftira atması ve iki milyon dolar vermesi karşılığında ‘tıpış tıpış kurtulması!” teklifiyle milyonluk rüşvet teklifini önermesi.
Daha da vahimi, şantaja mâruz tutuklunun “kimseye iftira atmam, atamam” reddi üzerine bu kez “Makyavelist düşün, yarın bu iktidar düşerse mahkemede ‘kendimi kurtarmak için söyledim’ deyip yeni iktidarın gazabından kendini kurtarırsın!” telkininde bulunması.
Her gün “Türkiye bir hukuk devletidir, yargı bağımsız ve tarafsızdır” nakaratını tekrarlayan Adalet Bakanı’nın bu skandalı “müvekkili ile avukatı arasında bir görüşme, bizi ilgilendirmez” deyip geçiştirmeye yeltenmesi.
Bütün bu çarpıtmaların tutmaması üzerine, haklarındaki yolsuzluk iddialarını sorgulamak yerine, iktidar partisi Genel Başkanı olarak Cumhurbaşkanı’nın “görevden afları”yla soruşturulup yargılanmaktan kurtarılan iktidar belediye başkanları gibi, partisinin ihraç talebi üzerine alelacele istifayla partideki skandalın büyümesinin önünün alınmaya çalışılması.
Ve iktidarda kalma, hesap vermekten kaçma korkusuyla “otoriter rejim”de her yöntemin, iftiranın, bühtanın “mubah” görülmesi. En vahimi bu.
İBRET
Gofretten istifa, milyarlık yolsuzluğa bigâne!
İktidara yakın siyasetçilerin, bürokratların “istifa ettirmek”le yargıdan kurtarılmaları çarpıklığı Saray iktidarının “politikası” haline gelmiş.
Bilindiği gibi evlerinde ayakkabı kutularında, elbise kılıflarında milyarlarca döviz paketlenen bakanlar, bürokratlar, depremde Kızılay çadırlarını satan yöneticiler, haklarında yüzlerce yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, zimmete para geçirme, irtikâp, kamu malını peşkeş, ihaleye fesad karıştırma dosyası hazırlanan belediye başkanları “tepeden tâlimat”la istifa ettirilmekle soruşturmadan “kurtarıldılar.”
Çoğu iktidardakilerin ya da yakınlarının karıştığı rüşvet çarkı, hak gaspları, “çete, mafya-siyaset ilişkileri”ne, organize suçlara dair muhalefetin Meclis’e verdiği bütün araştırma ve soruşturma önergeleri iktidar partilerince reddedildi.
Türkiye’de başında bulunduğu Bakanlığa kendi şirketinden yüksek fiyatla dezenfektan satın alan Saray Bakanı’nın “görevden affı”yla yargılanmaktan kaçırılırken, İsveç Sosyal Demokrat Parti lideri Göçmen Bakanı Mona Sahlin’in bir marketten satın aldığı çikolatanın parasını yanlışlıkla şahsî hesabı yerine bakanlığa ait kredi kartıyla ödemesinden dolayı ağır eleştirilere uğrayıp hakkında kampanyalar yürütülmesi üzerine istifayla kendini cezalandırması ibret verici.
İsveçli Bakan sehven de olsa bir gofretlik millet malının bedelini bakanlığı ve siyaseti bütünüyle bırakmakla öderken, bizdekilerin ayyuka çıkan yolsuzluklara karşı duyarsızlıkları daha da ibret verici.
TESBİT
“İnatla tasarlayarak cinâyet!”
Aylardır tutuklu olduğu halde Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın ağır hasta haliyle hapishanede tutulup tahliye edilmemesi, yargının ne denli siyasî maksatlara âlet edilip intikam aracı durumuna düşürüldüğü tesbitini teyid ediyor.
Hukukçu olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Murat Çalık öldükten sonra geri getirip tutuklu yargılayamazsınız. Bu kadar ağır hasta birisi cezaevinde tutulamaz, biran evvel tahliye edilmelidir. Milyara yakın dolandırıcılık yapanların hepsi dışarıda. Murat Çalık ölürse, bunun adı tasarlayarak cinâyettir” diye uyarıyor.
Keza DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Murat Çalık tahliye edilmelidir, sağlık sorunları yaşayan birini inatla cezaevinde tutmak ne vicdana ne hukuka sığar” çağrısında bulunuyor.
SÖZÜN ÖZÜ
“Birinci şart-ı adâlet…”
“Hâkim ve mahkeme tarafgirlik şâibesinden müberrâ (arınmış) ve gâyet bîtarafâne (tarafsız) bakması birinci şart-ı adâlettir…”
Bediüzzaman, (Tarihçe-i Hayat, 202)