"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Edatların yanlış kullanımı (6)

Nahit TOPALOĞLU
22 Ağustos 2025, Cuma
Şapka Deyip Geçmeyin-49 - Anlatım Bozuklukları-30

İÇİN

Bu edat, “sebebiyle, -den ötürü, -den dolayı, maksadıyle, amacıyle, gayesiyle, -e ayrılmış, -e özgü, -e has, -e mahsus, -e göre, hakkında, adına, karşılık olarak, karşılığında, uğruna, yoluna, yararına” gibi manaları ifade etmenin yanında, süre belirtir ve dahi Kayıkçı Kul Mustafa’nın mısralarındaki gibi yemin sözleri de yapar:

“Birliğin varlığın hakkı’çün olsun, 

Benim de murâdım sen ver yâ Kerîm.” 

Kullanım alanı oldukça geniş olan bu edat, lüzumsuz kullanıldığında bir şey daha yapar. Ne mi? Anlatım bozukluğu:

*“Hayatın sağlıklı bir tempoda ilerleyebilmesi İÇİN, gelişen bilim nimetinden dikkatle faydalanmaktan geçiyor.”

“Hayatın sağlıklı bir tempoda ilerleyebilmesi, gelişen bilim nimetinden dikkatle faydalanmaktan geçiyor.”

*“ Sağlıklı hayat pratiği, bu görüş çerçevesiyle yaşandığında, daha sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşanabilmesi İÇİN, bizim bu konuya dikkatle odaklanmamızdan geçtiği de unutulmamalıdır.”

Bu cümlenin düzelmesi, gereksiz edatı atıp yerine ilgi hâli getirmekle mümkün:

“ Sağlıklı hayat pratiği, bu görüş çerçevesiyle yaşandığında, daha sağlıklı ve mutlu bir hayat yaşanabilmesiNİN, bizim bu konuya dikkatle odaklanmamızdan geçtiği de unutulmamalıdır.”

*“İki Harb-i Umumî olarak ifade edilen Dünya Savaşlar’ı bir yerde beşerin tasaffi etme olayı başına gelen hadiseler olarak yorumlanıyor.”

Cümledeki anlatım pürüzü, İÇİN edatı ile şu şekilde düzeltilebilir:

“İki Harb-i Umumî olarak ifade edilen Dünya Savaşlar’ı, bir yerde beşerin tasaffi etmeSİ İÇİN başına gelen hadiseler olarak yorumlanıyor.”

 Aşağıdaki cümlede ise yazar, “ülkemiz” lafzına gereksiz ilgi hâli (-İN) ekleyip “için” edatının sonuna, bağlama edatı olan de’yi,  hal eki gibi bitişik yazmış.  Sanki “dışında” lafzının zıttı olan “içinde” kelimesini kullanmış gibi bir cümle kurmuş, tabii cümle de anlam da bozulmuş:

*“… ayrıca savunma hattınızın güçlü ve ileri teknolojik yapıda olması lâzım. Bu değerler ülkemizİN İÇİNDE geçerli.”  

“… ayrıca savunma hattınızın güçlü ve ileri teknolojik yapıda olması lâzım. Bu değerler ülkemiz  İÇİN DE geçerli.”  

İçin edatına devam edilecek.

***

Sıra, iki şapka sehviyle ilgili bir mîsalde:

“Gençlik çağına gelen Said Nursî zamanın ulemâları ve hocalarının sormuş olduğu sorulara Kur’ân’a dayanan aklı ve İLMÎ ferâsetiyle cevap vererek zamanın bedîsi  Bediüzzaman unvanını alarak gönüllere taht kuruyor.”

 Tamamlanmamış bir eylem ifâde eden, çoğunlukla fiilimsilerden oluşan yüklemsilerin oluşturduğu ifadelere yan cümle(cik) denir.

Yüklem ve yüklemsileri -göstermek için- BÜYÜK HARF ile  yazıyorum:

“Gençlik çağına GELEN Said Nursî,  zamanın ulemâları ve hocalarının SORMUŞ OLDUĞU sorulara  Kur’an’a DAYANAN aklı ve ilmi ferâsetiyle CEVAP VEREREK zamanın bedîsi Bedîüzzaman unvanını ALARAK  gönüllere TAHT KURUYOR.”

Sadece ilgili kısmı alıp fiilimsiye soruyoruz:

“…Kur’ân’a dayanan aklı ve İLMÎ ferâsetiyle CEVAP VEREREK…”

CEVAP VEREREK : Yan cümlenin yüklemi.

Bu fiilimsiye soruyoruz:

-Cevap veren kim/ne? 

 -Kur’ân’a dayanan aklı ve ilmi. Yüklemsinin öznesi. Tabiî ki yanlış.

Şimdi kelimeyi şapkalı yazalım: 

Kur’ân’a dayanan aklı ve İLMÎ ferâseti ile CEVAP VEREREK…

Tekrar soralım:

-Cevap veren kim/ne?

-Kur’ân’a dayanan aklı. (yan cümlenin öznesi)

-Kur’ân’a dayanan aklı  nasıl cevap vererek?

-İlmî ferâsetiyle.  (yan cümlenin zarfı)

Bu sefer de VE bağlama edatı boşta kaldı. Çünkü bağlaçlar farklı iki ögeyi bağlayamaz. Bağladığı ögelerin biri özne, diğeri zarf olamaz. Öyle anlaşılıyor ki yazar “aklı” kelimesini de yanlış yazdı. Şapkalı olarak AKLÎ olmalıydı ki ”aklî VE ilmî” ifadesindeki bağlaç, yerini bulsun.

Şapka ihmâli sadece “İlim”de değil, “akıl” lafzında da vuku bulmuş diyerek 

düzeltip tekrar bakalım:

Kur’ân’a dayanan AKLÎ ve İLMÎ ferâsetiyle CEVAP VEREREK…

-Nasıl cevap vererek?

-Kur’an’a dayanan AKLÎ ve İLMÎ ferâsetiyle. Hepsi birlikte zarf.

Şimdi, ihmal edilen şapkaları yerlerine koyup cümleyi doğru yazalım:

“Gençlik çağına gelen Said Nursî, zamanın ulemaları ve hocalarının sormuş olduğu sorulara Kur’ân’a dayanan AKLÎ ve İLMÎ ferâsetiyle cevap vererek zamanın bedîsi  Bediüzzaman unvanını alarak gönüllere TAHT KURUYOR.”

Yaa, işte böyle. Boşuna demiyoruz: Şapkadan geçin, şapka deyip geçmeyin!

Okunma Sayısı: 244
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı