Birinci Dünya Savaşına katılan bir Alman askeri, âşık olduğu iki kadın için yazdığı bir şiirin, gün gelip beş dakikalığına da olsa koskoca bir savaşı durduracağını bilmezdi.
Bu kadınlardan biri savaşa giderken ardında bıraktığı sevgilisi “Lili”, diğeri ise askerdeyken hastanede tanıştığı “Marlen’dir.”
“Lili Marlen” şiiri Hitler için marşlar yazan ve besteleyen Richard Schultze tarafından bestelenip meşhur olunca, İkinci Dünya Savaşında, Nazi’lerin Yugoslovya işgali sırasında, Belgrad’da kurulan askeri bir radyoda da her akşam çalınmaya başlar.
Her ne kadar Naziler bu şarkıyı, Alman askerlerinin moralini düzeltmek için bir tür propaganda olarak kullanmak isteseler de cepheye giden bir Alman askerinin hislerinin tasvir edildiği o dizelerde kendilerinden bir şey bulan Alman askerleri, şarkı bitene dek savaşa ara verirler.
Belgrad Radyosunda her akşam 21:55’te “Lili Marlen” türküsü çalmaya başlayınca, karşı cephedeki düşman askerleri de Alman askerlerinden radyonun sesini açmalarını ister ve böylece savaş beş dakikalığına durdurulur.
Şair Atilla İlhan’ın bir şiirine de konu olan bu hikâyeyi radyo, şiirde Belgrad değil de Zagreb Radyosu olarak geçer ve zihinlerimize Zagreb Radyosu olarak kazınır.
Milyonlarca kişinin öldüğü kanlı bir savaşı dahi beş dakikalığına durdurabilen bir şarkı, esasında ortak hislerin ve ortak değerlerin ne derece kıymetli olduğunu gösteren güzel bir örnek.
Bugün; nefret dilinin hüküm sürdüğü siyaset meydanlarında, siyasete alet edilmeyecek, siyaset üstü ortak değerlere çok ihtiyacımız var.
Bu kutsal değerlerin başında elbette din geliyor. Ancak ne yazık ki AKP ve Erdoğan; bugüne dek özellikle Kur’an-ı Kerim’in ve seccadelerin sergilendiği, camii içi ve avlusundaki mitingler ile dînî oldukça suistimal etti.
21 yıllık iktidarında tüketmediği kutsal değer kalmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yıllarda kendisine “din kadar doğrudan oy getirmeyecek” çocukları dahi siyasete alet eder ve mitinglerde kullanılır hale geldi.
Geçtiğimiz yıl Trabzon’da katıldığı bir açılışta, sahneye çıkan 11 yaşındaki bir çocuğun; Cumurbaşkanı Erdoğan’ın uzattığı mikrofona “Bay Kemal, Cumhurbaşkanı amcam karşısında kim? O adam hain” demesi ve Erdoğan’ın çocuğun bu sözlerine gülmesi tepki toplamıştı.
Siyasete alet edilen çocuklardan birisi de geçtiğimiz günlerde Erdoğan’dan bayram harçlığı alan küçük bir kız çocuğu oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; seçim otobüsüne gelen ve “onlar seccadeye basıyorlar, ben AKP’liyim” diyen bir kız çocuğuna, “Oyy yerim ben seni, bak neler diyor” diyerek gülerek karşılık verdi.
Maalesef, çocuklarımızın temiz dünyalarının bile nefret dili ve kirli siyaset ile doldurulduğu bir zamandayız.
Çocuklarımızı; büyüyüp serpildiklerinde güzel kokulu birer gonca güle değil de dikenli birer bitkiye dönüştürecek bu nefret dilinden bir an önce kurtulmamız gerekiyor.
Çocuk seçmene hayır!
“O çocukların dünyayı düzeltecek ellerini bir dantel gibi işlemek” yerine “mendillerini kan sesleri” ile dolduranlara da hayır!
Pır pır edip canlanmasın. Ellerimiz boş kalmasın…