Ölümler çeşit çeşittir.
Büyük zatların ölümü gibi bazı ölümler, deprem etkisi yapar. Bazı ölümler tarihin akışını değiştirir. Yunan Kralı 1. Aleksandros ile Meraşal Fevzi Çakmak’ın ölümü gibi. Yunan Kralının ölümü, Yunanistan’ın Kurtuluş Savaşında İngilizlerin desteği ile Anadolu’yu istila planını boşa çıkarmıştır. Fevzi Çakmak’ın ölümü de, Halk Partisinin 1950 seçimlerinde iktidar planını bozmuş, Demokratların iktidara gelmelerine yol açmıştr.
Bazı insanlar sessizce ölür. Onları çok kimse tanımaz. Onlara basit ve sıradan cenaze merasimleri düzenlenir. Cenaze namazları küçük ve az sayıda bir cemaat tarafından kılınır ve defnededilirler. Ama onlar gizli birer evliyadır. Ahiret âleminde meşhurdurlar. Onlar Berzah âleminde Peygamberler, evliyalar ve Salih insanlar tarafından karşılanır.
Dünyada şöhretin zirvesine tırmanmış bir kısım insanlar vardır. Bunların ölümleri ülkelerinin gündemini değiştirir. Onlara çok parlak ve gösterişli cenaze merasimleri düzenlenir. Cenazelerine katılım çok büyük olur. Ölümleri tv ve gazeteler yoluyla içte ve dışta büyük yankılanması olur. Ancak onlar Ahiret aleminin garibanlarıdır. Orada onları pek tanıyan ve karşılayan olmaz.
Türkiye’nin sayılı meşhur iş adamalarından Mustafa Koç’un ölümü siyaset, sanat ve iş dünyasını epey sarsmışa benziyor.

Cenaze merasimine yakından baktım. Farklı kesimlerden mahşeri bir kalabalık vardı. Hayatı dünya ile sınırlı gören çok sayıda insan, cenaze namazını kenarda durarak izledi. Onun şahsında ölümü pek kabullenmek istemiyorlardı. “ Daha gençti. Nasılda öldü ! ” diyorlardı. Belki de onlar ölümü, dünya hayatındaki sevdiklerinden, malından, akrabalarından ayrılıp yok olmak, toprak altında çürümek olarak görüyorlar. Halbuki Üstat Bediüzzaman’ın ifadesi ile “ Mevt (ölüm) idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz(soyu tükenmek) değil, sönmek değil, firak-ı ebedi (ebedi ayrılık), değil, adem(yokluk) değil, tesadüf değil, failsiz bir in’idam( yok oluş) değil, belki bir fail-i Hakîm-i Rahîm( Hakim ve Rahim olan bir fail) tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekandır, saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslisine(asıl vatana) bir sevkiyattır, yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı( toplanma yeri) olan alem-i berzah’a ( kabir alemine) bir visal ( kavuşma) kapısıdır.” (Mektubat, s.380-381.) Ehl-i dünya ölüme bu açıdan baksalar, dünya hayatları gibi Ahiret hayatları da mamur olur ve sıkıntılarından kurtulurlar.
Mustafa Koç, babası Rahmî Koç ve dedesi Vehbî Koç gibi Türkiye’nin sayılı zenginlerinden olup, içte ve dışta meşhur iş adamalarından biridir. Onun imanını sorgulamak bizim haddimize düşmez. Umulur ki tövbe edip son nefesinde iman getirerek öbür aleme gitmiş olsun. İnşallah öyle olmuştur. Ancak kendisi, babası ve dedesi, diğer meşhur iş adamları gibi 28 Şubat ve benzeri, İslam ve Müslümanlara baskı ve zulümlerin yapıldığı süreçlerde ve ihtilal dönemlerinde seslerini çıkarmadılar. Diğer taraftan manevî değerlere dil uzatan bir kısım çevreler gibi İslamî değerleri ve Müslümanları aşağılayan açık tavırlarına şahit olunmamıştır. Yüz binlerce kişiye iş imkanı sağlayan üretim tesisleri kurmuşlardır. Onların bu yönü hanelerine artı olarak kaydedilebilir.
Mustafa Koç’a Allahtan rahmet, yakınlarına sabır dilerken temenni ederim ki onun ölümü, yanlış yapan İslamî kesimin öz eleştiri yapıp hatadan dönmelerine, sadece dünya hayatını önceleyenlerin gözlerinin açılmasına, imanı ve ahireti düşünmelerine ve ona göre hareket etmelerine yol açan bir ibret vesilesi olur.