Tarafgirlik; bir şahsa, bir akıma, bir gruba, bir siyasî partiye doğru - yanlış, hak - bâtıl ayrımı yapmaksızın körü körüne taraftar olmak, iyiliklerine hasr-ı nazar edip, kötü taraflarını zorlamalı teville iyiye yormak anlamına gelir. İslâm’da tarafgirlik yok, hakperestlik vardır.
En tehlikeli tarafgirlikten biri; ehl-i dalâlete/süfyanizme, deccalizme taraftarlık göstermektir. Bir kısım Müslümanlar, işin gerçek mahiyetini bilmediklerden, manevî değerleri kökünden sökmeye çalışan, inançsızlığı ve ahlâksızlığı tervic eden kişilere ve ideolojilerine taraftarlık gösterirler.
Onları severler, överler ve onlara duâ ederler. Onların yaptıkları tahribatı tevil ederler, kahraman ordunun zafer ve şerefini onlara verirler. Böylesi kişilere tarafgirlik göstermek, onlar yüzünden dünya ve ahiret hayatları zarara uğrayan binlerce, milyonlarca insana zulüm hükmüne geçer. (Emirdağ Lâhikası, s. 324-326)
Başka bir tarafgirlik; bir partiye bir siyasî kişiye kör bir taassup ile taraftar olmaktır. Böylesi fanatik taraftarlar, İslâmî ölçüleri göz ardı ederek, onların fahiş hatalarını bile, bin dereden su getirerek tevil ederler. Yaptıkları usûlsüzlük, hukuksuzluk, zulüm gibi gayr-ı meşrû işleri müdafaa ederler. Bu durum her iki taraf için de zararlı neticeler doğurur.
Diğer bir çeşit tarafgirlik şahısperestliktir. Bazı kişiler çok sevdikleri, hürmet duydukları öne çıkan kişilere aşırı taraftar çıkarlar, onların söz ve hareketlerini mutlak doğru olarak kabul eder ve benimserler.
Faziletiyle, ilmî ile, makamıyla temayüz etmiş olanlara adabın gereği olarak saygı ve hürmette kusur etmemek lâzımdır. Ancak onların söz ve fiilleri kaide ve kurallar mihengine vurulması gerekir. (Münâzarât, s. 65) Haddizatında şahıslara değil, şahs-ı manevî’ye, prensip ve kurallara taraftar olmak gerekir.
Başka bir çeşit tarafgirlik, yakın – uzak akrabalara ne olursa olsun taraftar olmaktır. Bazı kişiler, akrabaları yanlışlık, haksızlık ve zulüm yaptıklarında gözü kapalı onları müdafaa ederler. Onların haksızlık yaptıkları haklı kişileri haksız görürler. Bu da bir nevî zulüm sayılır.
Tarafgirlik bir marazdır/hastalıktır. Bunun en tesirli ilâcı hakperestliktir. Yani, hakka ve doğruya her hâlükârda taraftar olmak, yanlış ve batıla kimden gelirse gelsin, karşı gelmektir. İslâm’da haklının ve haksızın kimliği önemli değildir. Hakkı, aleyhimize de olsa söylemektir. (Nisa: 135.)
Sözün kısası: İşlerin düzelip yoluna girmesi ve Allah’ın yardım ve rahmetinin celbi için tarafgirlik marazından kurtulmak gerekir. Ne olursa olsun hakperest olmalı; haklı olan düşman da olsa, hakkı müdafaa etmeli, haksız olan en yakınımız da olsa ona destek vermemelidir. Ancak bu işi nazikane, nezihane ve kavl-i leyyinle yapmalıdır.