Sa’d bin Muaz Ensâr’ın büyüklerindendir. Bedir Savaşına da katılmıştır. Hendek savaşında yaralanan Muaz şehid olmayı istiyordu.
Kureyş kâfirlerinden Hibban bin el-Arîka el Âmirî attığı bir okla Sa’d’ı yaraladı. “Al sana! Benim de İbnü’l-Arîka olduğumu bil” dedi.
Sa’d veya peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem de bu söze karşılık olarak: “Allah senin yüzünü Cehennemde terletsin” dedi.
Sa’d bin Muaz, yarasından akan kan durdurulamadığı için şehid oldu.
Sa’d, şehid olduğunda peygamberimiz (asm) orada değildi.
Bu durumu Cebrâil aleyhisselam peygamberimize şöyle bildirdi:
“Yâ Muhammed! Bu sâlih kul kimdir? Rûhunun irtikası ve semâya yükselmesi için semanın kapıları açıldı. Onun kudûmundan ve gelişinden dolayı Arş-ı Rahmân titredi.” dedi.
Bunun üzerine Peygamberimiz (asm) acele olarak Sa’d’ın yanına geldi ve onun şehid olduğunu gördü. Rivayet edildiğine göre o gün Sa’d bin Muaz’ın cenazesine o günden önce yere hiç inmemiş 70 bin melek hazır olmuştur.1
Cenâb-ı Hak Kurân’da: “Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Onlar hayattadır. Yerler, içerler ve rızıklandırılırlar.” diyor.
Şehidler ölüm acısı duymazlar ve öldüklerini de bilmezlar. “Dördüncü hayat tabakasında; dünya hayatına benzer, kedersiz, zahmetsiz bir hayat yaşarlar. Huzur, zevk ve lezzet içinde yaşarlar. Nasıl ki, iki adam bir rüyada Cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rüyada olduğunu bilir. Aldığı keyif ve lezzet pek noksandır. “Ben uyansam şu lezzet kaçacak” diye düşünür. Diğeri (yani şehid ise) rüyada olduğunu bilmiyor; hakîkî lezzet ile hakîkî saâdete mazhar olur. İşte âlem-i berzahtaki emvât ve şühedânın hayât-ı berzâhiyeden istifâdeleri öyle farklıdır...”2
Îman, İslâm, ihlâs, ümit, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.
Dipnotlar:
1- Tec.Sar.Ter.c.2/289
2- Mektûbât, s.12