Bu günlerde ekonomik alanda dövizin ani yükselişi ile ülkede kriz niteliğinde bazı sıkıntılar yaşıyoruz.
Bu sıkıntıların izlenen politikalardan kaynaklandığının gizlenmesi için bazı argümanlar bulunup suç onların üzerine atılıyor. İşte dövizin yükselmesinin suçu da Türkiye’yi kıskanan dış güçlerin ekonomimizi çökertmek için ortaya koydukları büyük bir oyunu olduğu söyleniyor iktidar yetkilileri tarafından. Yani dövizin, enflasyon ve faizin yükselmesinin sorumlusu ve ülkede yaşanan olumsuzluğun müsebbibi dış güçler. Halkın dikkat ve nazarı dış güçlere çekiliyor. Bu kolaycılıktır, bu hayali bir düşman üretme, sorumluluktan kaçmadan başka bir şey değildir. Toplumu sürekli dış güçler korkusu ile yaşatmak kimseye bir yarar sağlamaz.
Evet, dış güçler her zaman olmuştur, olmaya da devam edecektir. Dış güçler ülkeler üzerinde her zaman etkin olmayı arzular mı, arzular. Peki, ne zaman muvaffak olurlar? Ülke güçlü olmadığı zaman emellerinde başarılı olurlar. Şayet ülke her yönü ile güçlü ise dış güçler oyun tertiplemeye bile cesaret edemez. Osmanlının yükselme döneminde dış güçler müdahale edebilir miydi, edemezdi. Ama duraklayıp, gerileyince dış güçler aktif rol oynadılar ve ülkenin sonunu hazırladılar.
Dış güçler vücudu hastalandırmak için dışarıdan vücuda girmeye çalışan mikrop gibidir. Eğer bağışıklık sistemi güçlü ise vücuda giren mikrobu imha eder. Aynen bunun gibi dış güçler güçlü ve ekonomisi sağlam bir ülkeye zarar veremez. Şimdi bizim yöneticilere sormamız lazım. Bizim ekonomimiz o kadar mı zayıf ki dış güçlerin müdahalesi ile hemen sarsılıyor? Başka zamanlar ülkenin her yönü ile güçlü olduğuna dair nutuklar atılıyor, bu bir çelişki değil mi? Dış güçleri söylemler ile nazara vermek, dış güçlerin iştahını kabartır. Ülkemizin ekonomik yönden zayıf olduğu düşüncesi ile çeşitli oyunlara yeltenirler. Yöneticilerimizin bu beyanlardan vaz geçmesi gerekir. Aksi takdirde her alanda çok büyük zarar görürüz, en başta ülke insanının kendisine olan güveni sarsılır…
Yıllar önce Sayın Cumhurbaşkanı bir televizyon programında “Bizde bir adet var, ülkede başımıza bir şey geldiği zaman hemen ‘dış güçler’ deriz, yabancılar deriz şu deriz bu deriz, onlara bazı isimler buluruz. Ve bunlar sebebiyle biz ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan. Yani bu doğru da olabilir ancak ben buna katılamıyorum. Niye katılamıyorum? Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin vücudunuza zarar veremez” demişti. Cumhurbaşkanının bu sözleri dış güçler teorisini çürütüyor
Diğer önemli bir husus ülkelerde banka kuran yabancı sermaye ve yabancı şirketler faaliyet yaptıkları ülkede yatırım yapar ve kâr elde ederler. Kârlarının bir bölümünü kendi ülkelerine götürürler. Tek Gıda İş Akademisinin yayınladığı rapora göre ülkemizde yabancı şirketlerin sayısı 1999 yılında 4.050 iken, 2020 yılı sonunda 73.679’a yükseldi. Bunun yanı sıra 1980 yılında yabancı sermayeli banka sayısı 4 iken, 2020 yılı sonunda 52.155 kişiyi istihdam eden 21 yabancı sermayeli banka oldu. Peki, mademki şu an iktidar kadroları faize karşılar neden yabancı sermayeli bankaların sayısını artırdılar? Yani AKP’nin yabancı sermaye ile arasının iyi olduğunu görüyoruz. Niye dış güçler kendi ayaklarına sıksınlar ki? Düşündürücü değil mi?
Bizim Erzurum’da derler ki “ağıl eğri inek sağılmıyor” başka söze hacet var mı?