Meclisteki KHK’lı milletvekillerinden Cihangir İslam’ın “Halkın 15 Temmuz’u ile Sarayın 15 Temmuz’u farklı” şeklinde bir değerlendirmesi var.
Halkın 15 Temmuz’u, demokrasiye ve seçilmiş iktidara darbe olarak gördüğü bir kalkışmaya toplumun tepkisini ifade ediyor.
Sarayın 15 Temmuz’u ise, bu olayın ve söz konusu toplum tepkisinin, memleketi evvelâ OHAL, ardından tek adam rejimine götürmek için kullanılmış olmasına tekabül ediyor.
O gece hadisenin en sıcak saatlerinde telaffuz edilen “Allah’ın lütfu” sözü ve bilâhare seslendirilen “Normalde çok zaman ve emek gerektiren işleri OHAL KHK’larıyla çok çabuk ve kolay yapabildik” ifadesi, işin bu cihetini anlamak ve anlatmak için tek başına yeterli.
Kendi dışındakileri “hain ve terörist” olarak gören bir anlayışla, ayrıştırma, kutuplaştırma ve dayatma ile yürüyen Cumhur İttifakı, 15 Temmuz’un siyasî ürünü olarak ortaya çıktı.
Bu olay, öncesinde ve hele “çözüm sürecinde birbirlerine demediklerini bırakmamış olan siyaset aktörlerini adeta yapışık kader ortakları haline getirdi. Ancak beraberinde AKP’nin de, MHP’nin de çatlamasına yol açtı.
15-20 Temmuz sürecindeki antidemokratik ve hukuksuz uygulamaların siyasî dayanağı olan bu ittifakın, yapılan hukuk kıyımıyla paralel ve eşzamanlı olarak yürüyen bir süreçte toplumdan kopması elbette ki kaçınılmazdı.
Bu kopuş ve erime süreci, gelinen noktada daha da hızlanarak devam ediyor. Toplumun verdiği işaretler, yeni bir siyasî deprem ve tsunaminin habercisi olarak yorumlanıyor.
SETA Siyasî Araştırmalar eski Direktörü ve Erdoğan’ın eski Başmüşaviri Hatem Ete’nin şu tesbitleri işte böyle bir tabloyu tasvir ediyor:
“Türkiye bugün siyasî ve ekonomik sorunların her geçen gün ağırlaştığı, özgürlük ve adaletle ilgili mağduriyetlerin arttığı, farklı düşünce ve önerilerin tehdit ve ihanetle damgalanıp bastırıldığı, toplumun her geçen gün fakirleştiği bir ülke durumundadır.
“İktidar bloku bir gelecek vizyonu üretemediği için beka, tehdit, terör gibi negatif ve reaksiyoner kavramlara tutunuyor. Umut veremediği için korku aşılıyor. Siyasî performansıyla bugüne kadar pek çok zor sorunun aşılmasını sağlayan Erdoğan, 15 Temmuz sonrası zaman kazanmayı başarsa da, iktidarın geleceğini güvenceye alamıyor.” (Karar, 25.6.20)